"Has Nurcular ve bir kısmı evliya olan o kardeşlerimizin tâbire ve tevile muhtaç fikirlerini ortaya atmak, ehl-i dünyayı ve ehl-i siyaseti telâşe verir ve vermiş..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"O zatın üçüncü vazifesi, hilâfet-i İslâmiyeyi ittihad-ı İslâma bina ederek, İsevî ruhanîleriyle ittifak edip din-i İslâma hizmet etmektir. Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakârlarla tatbik edilebilir. Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymettardır. Fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şaşaalı bir tarzda olduğundan, umumun ve avâmın nazarında daha ehemmiyetli görünüyorlar."
"İşte o has Nurcular ve bir kısmı evliya olan o kardeşlerimizin tâbire ve tevile muhtaç fikirlerini ortaya atmak, ehl-i dünyayı ve ehl-i siyaseti telâşe verir ve vermiş; hücumlarına vesile olur. Çünkü, birinci vazifenin hakikatini ve kıymetini göremiyorlar; öteki cihetlere hamlederler."(1)
Risale-i Nur talebeleri yani has Nurcular, Üstad Hazretlerini beklenen büyük Mehdi olarak telakki ediyorlar. Üstad Hazretleri de bu bahiste, bu telakkinin mahzurlarını anlatarak, o has Nurcuların fikir ve telakkilerini tadil etmek istiyor.
Malum, beklenen mehdinin üç vazifesinden ikisi siyasetle ve içtimaî hayatla alakalıdır ki, bu hususlar ehl-i siyaseti evhamlandırıp telaşlandırıyor ve en mühim vazife olan iman hizmetine zarar verme ihtimalini meydana çıkarıyor.
Yani "mehdi" ismini ve manasını ön plana çıkarmak Risale-i Nur'un çok mühim ve elzem olan iman hizmetine zıddır. Ve bu gibi telakkiler hizmete zarar vereceği için, Üstad Hazretleri bu unvanları öne çıkarmanın hizmet açısından uygun olmayacağını ifade ediyor.
Hem de evhamlı olan ehl-i siyasetin lüzumsuz bir şekilde evhamını tahrik etmek manasına gelir.
(1) bk. Sikke-i Tasdik-i Gaybî, Risale-i Nur'dan Parlak Fıkralar...
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Hz İsa'nın nüzulu,itttihadi İslam,bu dönemde mi olacak
Hazreti İsa (as)’ın nüzulü Hazreti Mehdi (ra)’ın yaşadığı dönem olan iman döneminde olacak.
“Ümmetin beklediği, âhirzamânda gelecek zâtın üç vazîfesinden en mühimmi ve en büyüğü ve en kıymetdârı olan îmân-ı tahkîkîyi neşredip ehl-i îmânı dalâletten kurtarmak cihetiyle yapılan bu en ehemmiyetli vazife îmânı kurtarmaktır.” Sikke-i Tasdik-i Gaybi
Yani Hazreti İsa (as) Hazreti Mehdi (ra) büyük deccal ve süfyan aynı dönemde aynı tarihte olacaklar. Bu dönemde yukarıda ifade edildiği gibi en mühimmi ve en büyüğü ve en kıymetdârı olan îmân-ı tahkîkîyi neşredip ehl-i îmânı dalâletten kurtarmak olan iman dönemidir.
Diğer iki vazife yani hayat ve şeriat ise Hazreti Mehdi (ra)’ın iman döneminde tesis etmiş olduğu kudsi cemaat ve iman hakikatlerinin bir uzantısı bir devamı bir süreci olarak gerçekleşecek.
Hayat ve şeriat vazifeleri hem çok uzun zaman isteyen hem çok büyük bir güç ve kalabalık bir topluluk ile gerçekleşecek vazifeler olacağı için bu iki vazifeyi bir şahsın kendi hayatında ve kendi döneminde icra etmesi adetullah açısından mümkün değildir. Bu sebeple uzan zaman ve güç gerektiren bu iki vazife Mehdi (ra) temsil ettiği nurani cemaati ve İsevi Runaniler tarafından uzun bir süreç içinde gerçekleşecek.
“O zâtın ikinci vazîfesi, şerîati icrâ ve tatbîk etmektir. Birinci vazîfe, mâddî kuvvetle değil, belki kuvvetli i’tikâd ve ihlâs ve sadâkatle olduğu hâlde, bu ikinci vazîfe, gâyet büyük mâddî bir kuvvet ve hâkimiyet lâzımdır ki, tatbîk edilebilsin.” Sikke-i Tasdik-i Gaybi
Âl-i Beytin neslinden her asırda kuvvetli ve kesretli bulunan milyonlar fedakâr seyyidlerin iltihakları ve Îsevî rûhânîlerinde ittifâk ederek sırr-ı imtihan gereği perdeli ve çok da aşikâr gibi gözükmeyen bu birleşim ve ittihatlar sayesinde hayat ve şeriat vazifeleri tahakkuk edecektir.
Yani İslam birliği ve İslamın dünyaya hakim olması üç vazifenin bir süreç içinde ifa edilmesinin bir neticesi bir sonucu olarak gerçekleşecek. Yoksa birisi çıkacak yirmi otuz yıl içinde dünyayı ıslah edip sonra birliği sağlayıp İslam’ı hakim kılacak şeklinde bir beklenti fazla iyimser ve adetullah dışı bir hurafevari bir bakış açısı olur.
Bu tarz bir muvaffakiyet nebilere bile nasip olmamıştır. Peygamber Efendimiz vefat ettiğinde Arabistan bile tam Müslüman olmamıştı ama Hazreti Ömer (ra) döneminde İslam kıtalara yayıldı ve güçlendi şimdi Hazreti Ömer'in döneminde ki başarının temeli ve esası kime aittir elbette asr-ı saadetinin kökü ve esası olan Peygamber Efendimize aittir.
Mehdi (ra) da iman döneminde temeli ve esası oluşturacak sonra nurani cemaati bu esası ve temeli zamanla genişleterek hayat ve şeriatı adetullah çerçevesinde tatbik edecekler.