"Hayat-ı insaniye tabakasına çıkan hayat, aklın nuruyla âlemleri gezmiş olur. Âlem-i cismanîde tasarruf ettiği gibi, âlem-i ruhanîde gezer, âlem-i misâle seyahat eder." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Ve keza, hayatı olmayan bir cisim, en büyük bir dağ da olsa tektir, yetimdir, mekânından başka birşeyle münasebeti yoktur. Lâkin balarısı gibi küçük bir cisim, hayata mazhar olduğu zaman, bütün kâinatla münasebettar olur ve herşeyle alışveriş yapar. Hattâ diyebilir ki, kâinat benim mülkümdür, benim yerimdir. Kâinatın her tarafına gider, havassıyla tasarruf eder, bütün eşya ile kesb-i muarefe eder. Bilhassa hayat-ı insaniye tabakasına çıkan hayat, aklın nuruyla âlemleri gezmiş olur. Âlem-i cismanîde tasarruf ettiği gibi, âlem-i ruhanîde gezer, âlem-i misâle seyahat eder. Kendisi o âlemleri ziyarete gittiği gibi, o âlemler de, onun ruhunun aynasında temessül etmekle iade-i ziyaret etmiş gibi olurlar. Hattâ insan, "Âlem, Allah'ın fazlıyla benim için halk olunmuştur" diyebilir."
"Hayat-ı insaniye, herbirisi çok tabakalara şâmil olarak, hayat-ı maddiye, hayat-ı ruhaniye, hayat-ı mâneviye, hayat-ı cismâniye gibi nevilere ayrılır, inbisat eder. Demek ziya, renk ve cisimlerin görünmesine sebep olduğu gibi, hayat da, mevcudatın kâşifi ve sebeb-i zuhurudur."(1)
İnsanın hayat dairesi ve istifade sahası; varlık, hayat, ruh, şuur, insaniyet ve İslamiyet şeklinde merhalelerden teşekkül ediyor. İnsana ait bu daireler, bir bina gibidir, temeli varlıktır, onun bir üst katı hayat, onun bir üst katı ruh, onun bir üst katı şuur, onun bir üst katı insaniyet, onun bir üst katı da İslam’dır. Bu katlar ve daireler, yukarıya yani İslamiyet’e doğru yükseldikçe, genişleyip istifade sahası ziyadeleşiyor. Binaenaleyh bu terakki ve tekâmülde; insanın irade ve azminin büyük bir payı vardır. Allah belki mahiyet ve istidat olarak her insanı bu genişlikte donatmış olabilir, yalnız onun tekâmül ve terakki zembereği, insanın iradesi ve tercihi iledir.
İnsan bu istidadını inkişaf ettiremezse, çekirdek halinde kalır, çürür ve ağaç olamaz. Ağaç olamayınca da istifade daireleri cılız ve basit kalır. Bu sebeple her insanda potansiyel olarak bulunan bu istidat, tatbik ve terakki noktasında aynı değildirler.
Mesela; aklını ilim ve amel ile kemale erdiren bir âlimin, şuur ve akıl dairesinden istifade noktasında cahil ve âmi bir adamla seviyesi bir olmaz. Bu misali diğer dairelere de tatbik edebiliriz.
Saymış olduğumuz her bir daire, bir çekirdek olarak insan mahiyetine kader eli ile ekilmiştir. İnsan mahiyetine ekilmiş tohumları irade ve kesbi ile terakki ettiremezse, o bir çekirdek olarak tefessüh ederek gider. Bir insan çekirdek mesabesinde olan insaniyet dairesini, tam manası ile inkişaf ettirip ağaç şekline sokmuşken, diğer insan bunu yapamamış ya da az yapmış ise insaniyet noktasından aralarında ciddi farklar meydana gelir. Bu noktadan piyasada insan görünümünde; ama hakikatte insan manasına layık olmayan çok mahlûklar dolaşıyor. İnsaniyet dairesini ağaç yapıp hakiki insan olmak; ancak Allah’a kulluk etmekle mümkündür.
(1) bk. İşârâtü'l-İ'câz, Bakara Sûresi, Âyet: 28 Tefsiri.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü