"Hazret-i Ali’nin (r.a.) zâtında temessül eden şahs-ı mânevî-i Âl-i Beyt ve o şahsiyet-i mâneviyede veraset-i mutlaka cihetiyle tecellî eden hakikat-i Muhammediye (a.s.m.) noktasında muvazene edilmez." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem Hazret-i Ali’nin (r.a.) zâtında temessül eden şahs-ı mânevî-i Âl-i Beyt ve o şahsiyet-i mâneviyede veraset-i mutlaka cihetiyle tecellî eden hakikat-i Muhammediye (a.s.m.) noktasında muvazene edilmez. Çünkü orada Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın sırr-ı azîmi var."(1)
Habib-i Kibriya Efendimizin (asm) mübarek nesline Âl-i beyt veya Ehl-i beyt adı verilir. Resulullah Efendimizin nesli, kızı Hz. Fatıma (r.anha) vasıtasıyla devam etmiştir. Hz. Ali (ra) ve Hz. Fatıma’nın evliliğinden dünyaya gelen Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (ra) Âl-i Beytin temsilcileri durumundadırlar.
Ehl-i beyt soyunda binlerce âlim ve müçtehit, milyonlarca evliya ve nice asfiya gelmiş; İslam’ı muhafaza, neşir ve tebliğ etme noktasında azim hizmetler etmişlerdir. Ehl-i beytin imamı da Hazreti Ali (ra)’dır.
“Size iki şey bıraktım. Onlara sarıldığınız müddetçe sapmazsınız. Allah’ın kitabı ve Âl-i Beytim.”(2)
Bu hadis Ehl-i beytin üstünlüğünü ve değerini ifade ediyor. Ehl-i beytin özünde Peygamber Efendimiz (asm) ve onun sünneti vardır. İmam-ı Ali (r.a) da bu müessesenin mümessili ve kumandanı olduğu için, manevî makamı çok yüksektir, kimse ile kıyaslanamaz.
Burada kıyaslanamayan ve muvazeneye gelmeyen makam, Hazreti Ali’nin şahsi makamı değil, temsil ettiği makamdır, ona da hiç kimse yetişemez.
Dipnotlar:
(1) bk. Lem'alar, Dördüncü Lem'a.
(2) bk. Ebu Davud, Menasik, 56.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Hazreti Ali (ra) Ehlibeytin temsilcisi ve mukaddemesi olduğu için Hakikat-i Muhammediyeye veraset-i mutlaka sadece Hazreti Ali’ye mahsus olmaktadır.
Küllde olan fazilet cüzde olmaz. Bu durumda ehlibeytin külliyetindeki fazilet ile bir cüzündeki fazilet eşit olamaz. Bu noktadan bakıldığında Hazreti Ali Efendimizin şahsi kemalatı da bir cüzdür asla ehlibeytin külliyeti ile kıyaslanamaz. Şahıslar sırf ehlibeytten diye mutlak bir fazilet sahibi olamazlar.
Zira ehlibeyt Peygamber Efendimizin de sırr-ı azimini içinde barındıran külli ve külliyetli bir kolektif oluşumdur. Hazreti Ali (ra) ise bu külli ve kolektif oluşumun mümessili ve vekili oluyor.
Hazreti Ali (ra) bu vekillik olmadan şahsi kemalatı ile mukayese edilirse ilk üç halife daha faziletli oluyor. Hazreti Ali (ra) bile şahsi kemali ile ilk üç halifeye yetişemiyor iken, sahabe bile olmayan Abdulkadir Geylani Hazretlerinin üç halife ile mukayese edilmesi asla mümkün değildir. Abdulkadir Geylani Hazretleri ehlibeytin parlak bir cüzüdür ama külliyeti üzerinde barındırmıyor.