Hubb-u cahtan gelen rekabete birkaç örnek verir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Hubb-u cah: Şöhret düşkünlüğü, makam sevgisi, rütbe hırsı gibi manalara gelir.
Hubb-u cah, hırs, kıskançlık, haset, menfaat, makam ve para sevdası gibi şeyler rekabetin başlıca sebeplerindendir. Bu yol çok hatarlıdır, çetindir. İftira, sahte tebessüm, riya, ayak kaydırma, adam kayırma, menfaat, desinler ön plandadır.
Şöhretin en büyük afeti ve hastalığı ise; riyadır. Böyle kimseler kendini göstermek ve beğendirmek için yapmacık, sun’î davranışlar sergiler; Hakk'ın değil, halkın takdirine talip olurlar.
İnsanların ekserisinde az ya da çok; hubb-u câh denilen şöhret hırsı, hodfuruşluk, halklara görünmek, nazarları kendine celbetmek, makam ve mevki sahibi olmak arzusu vardır. İnsanın en zayıf damarı şöhretperestlik damarıdır. Riyaset sevdası, meşhur olma duygusu, birçok ahlâk-ı seyyienin de kaynağıdır.
Hubb-u cah, ihlasın zıddıdır. Yani amelini rıza-i İlahî için değil, halklara görünmek ve makam-mevki sahibi olmak için yapar. Üstad Hazretleri; “Kardeşlerim hakkında en ziyade korktuğum, bunların bu zayıf damarından ehl-i ilhâdın istifade etmek ihtimalidir. Bu hâl beni çok düşündürüyor” demekle bu tehlikeli desiseye dikkat çekiyor.
Riya ise, yapılan ameli, hayır ve hasenatı desinler için yapmaktır. Riya, insanın bütün amellerini iptal edip, onu dünya ve ahirette perişan eden manevî bir illettir. Bu yüzden, şöhret hem afet hem de ayn-ı riyadır.
Şöhret ve makam sevgisinin ille de resmi makamlarda olması gerekmiyor. İnsan kendi cemaati içinde ya da çevresinde takdir edilmek duygusu ile şöhret belasına düşebilir. İnsan bu şöhret damarına iki kişi arasında bile yakalanabilir. Aynı duygular ile hareket eden başka birisi de onun rakibi gibi olur.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü