"Hudu", "Huşu" ve "Huzu" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
"Evet, her mü’minin kendine mahsus bir huzur, huşû, tefeyyüz, tecerrüd ve istiğrak hali vardır. Ve herkes, iman ve irfanı, salâh ve takvâsı, feyiz ve mâneviyatı nisbetinde bu İlâhî hazdan feyizyâb olabilir."(1)
Hudu: Kelime olarak eğilip tevazu etmek manasına geliyor.
Huşu: Kelime olarak alçak gönüllülük, hayâ etmek ve mütevazı olmak manalarına geliyor. Istılah olarak ise korku ile karışık sevgiden gelen edepli manevî bir hâldir. Yüksek ve heybetli bir huzurda duyulan alçak gönüllülük, sükûn ve tezellül hâlidir. Yani, Allah’ın sonsuz haşmet ve azameti karşısında insanın müthiş bir ürperti, sevgi ve korku karşımı bir hürmet ve saygı haline deniliyor.
Huzu: Mahviyet ve tevazu hâli, alçak gönüllü olmak. Allah'ın azamet ve kibriyası, celal ve cemalini tahattur ve tefekkürden sonra hâsıl olan, insandaki huzur ve huşu' hâlidir.
Huzur ve huzu, Allah’ın bizi gördüğünü, bildiğini ve işittiğini idrak etmemiz ve ona göre bir tazim ve hürmet içinde olmamızı ifade ediyor.
Huzurda Allah’ın bizi görmesi galipken, huşuda ise bir haşyet ve ürperti hali galiptir. Yani sevdiğimiz birini gördüğümüzde ya da onun bizi görmesi huzu ya da huzur;, ondan sonra kalbin harekete geçip haşyet ile çarpası ise huşu oluyor. Hudu ise en sonunda insanın tevazu ve zillet halidir.
(1) bk. Tarihçe-i Hayat, Ön Söz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü