"Hüsün ve cemalleri üstünde fânilik damgasını görür, alaka-i kalbi keser. Eğer kesmezse, mahbupları adedince manevi cerihalar oluyor." Kalbin masivadan alakayı kesmesi nasıl oluyor?
Değerli Kardeşimiz;
Kalbin mecazi sevgililerden ilgi ve alakasını kesmesi, ancak ilahi marifet ve aşk ile mümkündür. Yani insanın kalbinde Allah’ın marifeti ve muhabbeti hâkim olursa, mecazi aşklar orada yer bulamaz. Zira bir kalpte iki aşkın bulunması muhaldir. Nasıl ki, bir mekânda aynı anda hem ışık hem karanlık içtima edemiyor ise, insanın kalbinde de hem Allah aşkı hem de mecazi aşk beraber bulunamaz.
Kalbimizde ilahi aşkın olup olmadığını anlamanın yolu, Allah’a olan itaat ve takvadır. Bir insan Allah’ın emirlerini yapıp yasaklarından kaçıyor ise, onu seviyor demektir. İbadetlerini yapmayan, her türlü günaha bulaşan insanın "Allah’ı seviyorum" demesi, kendisini aldatmaktan başka bir şey değildir.
“Ey Resulüm, de ki: Ey insanlar! Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Ğafûr'dur, Rahîm'dir.” (Al-i İmran, 3/31)
ayetinde açıkça ifade edildiği gibi, Cenâb-ı Hakk’ı sevmenin yolu ve ölçüsü Hz. Peygamberin (asm) sünnetlerine tabi olmaktır.
Evet, Allah sevgisinin ölçüsü iman, salih amel ve Peygamber Efendimizin (asm) sünnetlerine ittiba etmek olduğu gibi, Allah korkusunun ölçüsü de onun yasak ettiği şeylerden, haramlardan, günahlardan ve şüphelilerden sakınmaktır.
Üstad Hazretleri bu hususu şöyle ifade ediyor:
"Nasıl mantıkça kıyas-ı istisnâî misali olarak deniliyor: 'Eğer güneş çıksa gündüz olacak.' Müsbet netice için denilir: 'Güneş çıktı. Öyleyse netice veriyor ki, şimdi gündüzdür.' Menfi netice için deniliyor: 'Gündüz yok. Öyleyse netice veriyor ki, güneş çıkmamış.' Mantıkça, bu müsbet ve menfi iki netice katîdirler."
"Aynen böyle de şu ayet-i kerime der ki: Eğer Allah'a muhabbetiniz varsa, Habibullaha ittibâ edilecek. İttibâ edilmezse, netice veriyor ki, Allah'a muhabbetiniz yoktur. Muhabbetullah varsa, netice verir ki, Habibullahın Sünnet-i Seniyyesine ittibâı intaç eder."
"Evet, Cenâb-ı Hakka iman eden, elbette ona itaat edecek. Ve itaat yolları içinde en makbulü ve en müstakimi ve en kısası, bilâşüphe, Habibullahın gösterdiği ve takip ettiği yoldur." (Lem'alar, On Birinci Lem'a)
Kalbin fâni olan mahluklara âşık olması manevi bir hastalıktır.
"Kalpler ancak Allah'ın zikriyle tatmin olur." (Rad, 13/28)
ayetinde de ihtar ve ikaz edildiği gibi, kalp ancak marifetullah, muhabbetullah ve zikrullah ile tatmin olur.
Kalbi mecazi aşklar ile meşgul olan bir insanın, ibadet ve ihlası noksan ve zayıf olur. Bu bakımdan, en mühim ve öncelikli vazifemiz imanımızı inkişaf ettirme ve marifette derinleşip terakki etmektir.
Bu zamanda Risale-i Nurlar tahkik-i imanı ve hakiki marifeti kemali ile vermektedir. Risale-i Nurları anlayarak çok okursak, inşallah bu kalbi ve manevi hastalıklardan kurtuluruz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü