İnsanın geçmişi özlemesi, yalnızlık çektiğini düşünmesi gibi konulara Risalelerden ilaç var mıdır?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Allah ve ahiret inancı, kalbe tam ve tahkiki bir şekilde yerleşmiş ise, geçmişin elemlerini geleceğin endişelerini giderir ve insana tam bir huzur ve saadet verir.

Çünkü Allah ve ahirete iman edenler için geçmiş adem ve yokluk değil, vazifesini bitirmiş eşyanın perde arkasında çekilmesi ve yeni geleceklere yer açmasıdır.

Allah’ı her an yanında hazır ve nazır gören bir iman yalnızlık çekmez, çünkü dostların en güzeli en büyüğü her an yanındadır. Üstelik senin en gizli arzu ve isteklerini her an görür ve bilir ve ona cevap verecek bir güce ve zenginliğe sahiptir. Her an seninle iletişim içindedir, hususi bir ilham bağı vardır.

Kalplerimizde Allah inancı eksik ya da zayıf olduğu için, bu haleti tam zevk edip hissedemiyoruz, doğal olarak yalnızlığa ve cinnete mahkum oluyoruz. Çözüm Risale-i Nur'un derin, tefekküri ve tahkiki iman dersleri ile imanımızı güçlü ve zinde kılarak, imanın o güzelliklerini zevk edecek bir seviyeye ulaşmaktır.

Risale-i Nur'un çok yerlerinde bu mesele izah ediliyor; biz bir tanesini numune olarak takdim edelim:

"Ve keza, dünyadaki lezzet ve nimetlere iki cihetle bakılır:"

"Bir cihette, o nimetlerin bir Mün'im tarafından verildiği düşünülür. Ve nazar, o lezzetten in'am edene döner, Onu düşünür. Mün'imi düşünmek lezzeti, nimeti düşünmekten daha lezizdir."

"İkinci cihet, nimeti görür görmez nazarını ona hasrederek, o nimeti ganimet telâkki ederek minnetsiz yer."

"Halbuki, birinci cihette lezzet, zevalle zâil olsa bile ruhu bâkidir. Çünkü Mün'imi düşünür. Mün'im ise merhametlidir. 'Daima bu nimetleri bana verir.' diye ümitvâr olur. İkinci cihette, nimetin zevali ölüm değildir ki, ruhu kalsın. Ruhu da söner, ancak dumanı kalır. Musibetlerin ise, zevâlinden sonra dumanları söner, nurları kalır. Lezzetlerin zevâlinden sonra kalan dumanları, günahlarıdır."

"Arkadaş! Dünya ve âhiretteki lezzet ve nimetlere, imanla bakılırsa, bunlarda bir hareket-i devriye görülür ki, emsaller birbirini takip eder. Biri gider, yerine onun misli gelir. Bu sayede o nimetlerin mahiyeti sönmez. Ancak teşahhusat-ı cüz'iyede firak ve iftirakları vardır. Bunun içindir ki, lezaiz-i imaniye, firak ve iftirakla müteessir ve mükedder olmuyor."

"Fakat ikinci cihette, her bir lezzetin zevâli var. Ve o zeval, hadd-i zatında elem olduğu gibi, düşünmesi de elemdir. Çünkü bu ikinci cihette, hareket devriye değildir, müstakimdir. Lezzet, ebedî bir ölümle mahkûm olur."(1)

(1) bk. Mesnevî-i Nuriye, Katre.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...