"İkram" ve "Keramet" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
Keramet; değerli, üstün, güzel ve ikram manasına gelir.
Keramet; salih kullardan zuhur eden harikulade hâller demektir.
Keramet; Cenab-ı Hakk’ın sevgili kullarına bir ikramı ve kalplerine ilka ettiği bir ilhamıdır.
Evliyada kerametin zuhuru hadd-i tevatüre vasıl olmuştur, inkârı mümkün değildir. Keramet-i evliyada tereddüt ve şüpheye mahal kalmayacağına Ehlisünnetin cumhuru müttefiktirler.
Taftazani, Şerh-i Makasıd adlı eserinde şöyle buyurur: “Keramet, evliyalarda nübüvvet dava etmeksizin zuhur eden harikulâde hallerdir. Bu caizdir. Çünkü mucize cinsindendir. Bunun hem sahabeden, hem tabiinden, hem de birçok salih kimselerden zuhur ettiği tevatür derecesine varmıştır.” (Sa’di Taftazani, Şerh-i Makasıd, Âlemü’l- Kütüb, Beyrut,1989, c.5.s.72)
Cenab-ı Hak, peygamberlerine davalarını ispat etmek için “mucize” verdiği gibi, veli kullarına da “keramet” dediğimiz bazı harika haller ihsan etmiştir. Velilerin gösterdikleri kerametler, Resul-i Ekrem Efendimiz (sav.) davasının hak olduğunun bir alametidir. Velinin gösterdiği keramet, tabi olduğu peygamberin bir mucizesi sayılmaktadır.
İnsanın kalbi, çok hassas alıcılar manzumesidir. Zikir, fikir, riyazet gibi esaslarla kalp şeffafiyet kazanır, letafet kesbeder, hakikatler âlemine parlak bir ayna hâline gelir. Böylece bir kısım hakikatler ve birçok sırlar o kalbe akseder. Hassasiyeti ve şeffafiyeti nispetinde bazı tecellilere mazhar olur.
Keramet-i evliya haktır, ancak o da Cenab-ı Hakk’ın iradesine bağlıdır. Bunda kulun iradesinin ve kesbinin bir tesiri yoktur. Cenab-ı Hakk’ın bu ihsanı ve ikramı, peygamberin eliyle olursa mucize, evliyanın eliyle olursa keramet adını alır.
Evet, evliyalardan zuhur eden kerametler ve harikulade haller tadat ile bitmez. Onların himmet ve irşatları ile nice kimseler gafletten uyanmış, hidayete ermiş ve dünyevi ve uhrevi saadete mazhar olmuşlardır. Evliyalar bütün insanlara karşı şefkat ve merhametle ve nur-u velayetle nazar ederler. Onların himmetleri, bakışları ve nazarları bir iksir-i azamdır.
Keramet de ikram da Allah'ın fiilleridir. Fakat keramette insanın çabası ve gayreti olduğu için, bu fiili, insan kendinden zannedebilir. Şayet bir insan kalben ve ruhen terakki etmiş biri değilse, bu fiili kendisine isnat etmekle yanlışlıklar yapabilir. Bu nedenle kerametler, mecbur kalınmadıkça izhar edilmez.
Ayrıca keramette veliler arasında şatahat diye bilinen "haddini aşan haller" zuhur edebilir. Üstadımız bu tehlikeye "Eğer muhabbetten gelen bir incizap ve incizaptan gelen bir nevi sekir beraber bulunsa, “şatahat” namıyla haddinden çok fazla dâvâlar ondan sudur eder. Hem kendi zarar eder, hem başkasının zararına sebep olur." (29. Mektub, 9. Kısım) ifadesiyle dikkat çekmektedir.
Ama ikram öyle değildir. Çünkü ikram tamamen insanın ihtiyarı haricinde mazhar olduğu harikulade hallerdir. Bunun izharı ise tahdis-i nimettir. Çünkü Allah'tan olduğu bilinir ve öylece anlatılır. Duha suresinde geçen وَاَمَّا بِنِعْمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثْ “Rabbinin lutuflarını şükranla an.” (Duha, 11) ayeti de bu nimetlerin açıklanmasını adeta emrediyor.
Ek bilgi için tıklayınız:
- "Kerâmet, mu’cize gibi Allah’ın fiilidir... İstidrâc ise, gaflet içinde iken eşya-yı gaybiyenin inkişafından ve garip fiilleri izhar etmekten ibârettir." İzah eder misiniz?
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü