"İmam-ı Ali’nin (r.a.) âhir zamanın bir kısım hocalarına vurduğu tokattan hissedar oluyorsunuz." İzah eder misiniz?

Soru Detayı

- Üstadımızın bahsettiği Hz. Ali'nin tokadı ifadesinden ne kastediyor?
- Hz Ali ahir zaman hocalarına nasıl tokat atabilir. İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Ey insafsızlar! Neden hem vazifeniz, hem medresenin mahsulü, hem size farz-ı ayn gibi lüzumu bulunan bu hizmet-i imaniyede bana yardım etmiyorsunuz? Belki de sizin lâkaytlığınızdan çokların çekilmesine sebebiyet veriyorsunuz. İmam-ı Ali’nin (r.a.) âhir zamanın bir kısım hocalarına vurduğu tokattan hissedar oluyorsunuz."(1)

Peygamber Efendimiz (asm) bir hadisi şerifinde,

"İnsanlar helak oldular alimler kurtuldu, onlar da helak oldu amiller kurtuldu onlar da helak oldu muhlisler kurtuldu. Onlar için de hatar-ı azim vardır."(2)

buyurmaktadır. Bu hadisi şerifin izahına göre ilim bir insanın kurtulması için kafi değildir. Ancak ilmini Allah rızası için kullananlar ve o özelliğini hayata geçirenler muvaffak olurlar.

İlim Allah (cc)'ın bir sıfatı olduğundan, ulema ilmi hüviyetleri ve özellikleri sayesinde her zaman ümmetin muteber ve hürmet edilen vasıflı insanları makamında değerlendirilmiştir.

Her nimetin bir külfeti ve imtihanı olduğundan, alimler bu sıfatları ve özellikleri icabı imtihanları da ona göre ağır ve ciddi olmuştur. Vasıf olarak taşıdıkları ilim onlara iki riskli özellik de ilave etmiştir. Onun biri ilmin gururu, diğeri ise çok bilmelerinden kaynaklanan korku ve havf damarıdır.

Yukarıdaki hadis-i şerifte ve Hz.Ali'nin nazara vermiş olduğu özellikleri, tarih boyu bu iki hususiyetten dolayı imtihanı kaybeden ve ümmeti tehlikeli alanlara sokan ulema-üs su' yani kötü alimler hakkındadır. İlmi ile amil olanlar ve rıza-i ilahiyi amaç ve gaye yapan alimler; tarih boyu bu vasıftan yani ulema-üs su' vasfından korunmuşlar ve kurtulmuşlardır. İhlas ve samimiyetleri yüzünden, gurura kapılmamışlar ve havfa ve korkuya fazla itibar etmemişlerdir.

Mesela, dört mezhep imamlarımız, Abulkadir Geylani gibi, Fahreddin-i Razi gibi, Mevlana gibi İmam-ı Rabbani gibi, Bediüzzaman gibi gerek kelamda gerek fıkıhta ve gerekse de hikmette vazifeli olarak gönderilenler, bu özelliklerden müstesna olup, Ümmet-i Muhammedin kurtuluşuna, maddi ve manevi kemalatına hizmet etmişlerdir. Bu hususta işkencelere ve çilelere maruz kalarak gayelerinden taviz vermemişlerdir.

Ahir zamanda bütün dengeler sarsılacağı ve ümmetin istikametinin bozulacağı hâl ve vaziyetlerde, ulema da nasibini almış, rayından çıkmışlardır. Ekseriyeti maalesef ya gururlarından veya korkularından zulme ve zalimlere karşı dik duramamışlar. İlimlerinin ve faziletlerinin hakkını ifa edememişlerdir.

Bugün dahi doğru İslamiyeti ve İslamiyete layık doğruluğu, hakkıyla müdafaa eden ve bu hususta merdane hayat geçiren ve ilmi ile amil ulema nadirdir.

Ekseriyet ise ya hariçten telkinat altında proje insanlar olarak çalışmakta veya menfaatleri icabı korkarak hakikati terennüm edememekte veya gurur ve enaniyetlerinden hizmetkarlığa talip olmamaktalar.

Osmanlının son döneminde medrese ve tekkelerin amaç ve gayelerinden sapması, -maalesef- ehliyetli meşayih ve ulemanın yetişmesini engellemiştir.

Ahir zamanda fitne ve fesatla iş yapacak olan süfyan ve kadrosu, bu ulema-us su'u kullanarak kötü düşünce ve fikirlerini ümmet-i muhammede daha kolay empoze etmişlerdir. Çünkü ulema müminlerin indinde nokta-i istinattır. Bu sınıfın kötü kısmını ele geçiren veya korkutarak tahrik eden veya gurur ve enaniyetlerini tatmin edecek menfaat imkanlarını önlerine koyan o rejimin sahipleri bu ulemayla maalesef işlerini kolaylıkla yapmışlardır.

Hatta İngilizler dahi bu manada ulemayı tahrik edip ele geçirerek, menhus emellerini Osmanlıya ve müminlere kabul ettirebilmek için "İngiliz sevenler cemiyetini" kurdurmuşlar ve ulemayı bu alanda kullanmışlardır.

Hatta bugün dahi İngiliz patentli proje insanlar, güya İslamiyet adına ve bizlerden görünerek aynı programı devam ettiriyorlar. Bazıları Vehhabi ve Şia zihniyetini içimizde yaymak ve propagandasını yapmak için her türlü imkanlardan istifade etmektedirler. Sosyal medya bunun en kötü ve çarpıcı örnekleri ile doludur.

Halbuki Kur'an-ı Kerim'in menba ve kaynağından yetişmiş İslamiyet'ten hakkıyla istifade etmiş Efendimizin (asm) sünnet-i seniyyesine tabi olmuş hiçbir vasıflı alim ve fazilet sahibi insanlar; bu gibi düşüncelere, projelere ve yanlışlara asla taviz vermezler.

İşte Bediüzzaman Hazretleri vazifeli olduğu davayı en tehlikeli ve sıkıntılı bir dönemde aleme ilan ederken; birinci derecede onun davasına faydalı olması ve destek vermesi icap eden ulemadan -maalesef- ekserisi yukarıda tadat ettiğimiz vasıfları ve özellikleri hasebiyle uzak durmuşlar, ilgilenmemişler. Yeri geldiğinde bugün olduğu gibi Bediüzzamanın ve Risale-i Nurların aleyhine geçmişler ve Üstadımızı yanlız bırakmışlardır.

O zaman kırk bin civarında olan diyanet ehli vasıflı insanlar, eğer Üstadımıza ve Risale-i Nura yardımcı olsa idiler; bugün Türkiye bu anlamda fikri ve manevi krizlere bu kadar girmezdi.

Hz. Ali (ra), kendi zamanından taa ahir zamanı tarassut ederek, kendi neslinden ve evladından zuhur edecek ahir zamandaki o vasıflı insanın davasının yanlız kalacağı ve garibanlıkla hizmet ifa edeceğini görmüş ve müşahede etmiştir. Manen Ehl-i beyte dahil olma özelliği taşıyan o ulema, -maalesef- ilimlerinin ve irfanlarının hakkını verememişler. Evhamlarından, korkularından veya gurur ve enaniyetlerinden dolayı müstenkif davranmışlardır.

İşte Hz. Ali (ra) "Celcelutiye"sinde rumuzlu işaretiyle ahir zamandaki bu meseleyi haber vermiştir. Muazzez Üstadımız da o işarete binaen, kendi zamanında yaşayan ulemanın itirazlarına ve ilgisizliğine hayıflanmış Risalelerin bazı yerlerinde o ulema-us su'ya kırgınlığını ifade etmiş ve Hz. Ali (r.a)'ın haber verdiği ahiretteki mesuliyetlerini ve çekecekleri azapları böylece hatırlatmaktadır.

Dipnotlar:

(1) bk. Emirdağ Lâhikası-I, 160. Mektup.
(2) bk. Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ 2:415; Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn 3:414.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...