"Dünya ve âhiretteki lezzet ve nimetlere, iman ile bakılırsa, bunlarda bir hareket-i devriye görülür ki; emsaller birbirini takib eder. Biri gider, yerine onun misli gelir..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Arkadaş! Dünya ve âhiretteki lezzet ve nimetlere, iman ile bakılırsa, bunlarda bir hareket-i devriye görülür ki; emsaller birbirini takib eder. Biri gider, yerine onun misli gelir."(1)
Bu cümlelerde ve devamında hareket iki ayrı şekliyle ele alınıyor. Birisi devriye, diğeri müstakim.
Bir daire, bir de düz çizgi düşünelim. Dairenin üzerindeki bir noktadan hareket ettiğimizde bir müddet o noktadan uzaklaşırız; yola devam ettiğimizde ilk noktaya yaklaşmaya başlar ve sonunda tekrar o noktaya geliriz.
İkincisinde ise, bir noktadan hareket ederek yolumuza devam ettiğimizde ilk noktadan gittikçe uzaklaşırız; artık noktaya tekrar geri dönmemiz mümkün olmaz.
Birinci tür hareketin en açık misali mevsimlerdeki değişimdir. Baharın ilk günlerinden ileriye doğru gittiğimizde yaza ulaşırız, yolumuza devam ettikçe kışa yaklaşırız. Kışa ulaştığımızda bahardan çok uzaklaşmış olsak bile, seyrimizi sürdürdüğümüzde kışın şiddetli günlerini yavaş yavaş geride bırakır ve sonunda yine bahara varırız.
Bir hareket-i devriye halinde bulunan bu dünya hayatında da ölümü yeni bir hayat takip edecektir; kıştan sonra yeniden baharın gelmesi gibi.
“Şu gecenin sabahı ve şu kışın baharı ne kadar makul ve lâzım ve kat’i ise, haşrin sabahı da, berzahın baharı da o kat’iyettedir.”(2)
Ahirete inanmayanlar için dünya hayatının seyri “müstakimdir”, yani düz bir çizgi gibidir ve her geçen gün hayatın son bulma noktasına doğru biraz daha yaklaşılır ve ölümle hiçliğe düşülür ve hayata bir daha geri dönmek mümkün olmaz.
"Bu sayede o nimetlerin mahiyeti sönmez. Ancak teşahhusat-ı cüz'iyede firak ve iftirakları vardır. Bunun içindir ki; lezaiz-i imaniye, firak ve iftirak ile müteessir ve mükedder olmuyor."(3)
Mahiyet bir şeyin ne olduğudur. Bu gün yediğimiz elmalar, ilk elmalarla aynı mahiyete sahiptirler, yani hepsi elmadırlar. Ancak, teşahhusatları farklıdır, yani bu yılın elmaları geçen yılın elmaları değildir. O elmalardan bugün ayrı düşmüş olsak bile, elma mahiyetinden ayrılmış değiliz.
Dünya ve ahiretteki lezzetlere iman nazarı ile bakıldığında, bu lezzetlerin Allah tarafından sürekli verileceği düşüncesi insana bir huzur ve saadet veriyor. Bahçemizde yetiştirdiğimiz bir elmayı yediğimizde bundan büyük bir keyif ve lezzet alırız. Arkasından kış mevsimi gelir, elma ağacı ölür. Ama bahar gelince Allah o ağacı yeniden diriltir, yaz mevsiminde o elmaların bir benzerini ihsan eder.
Bu elmalar, bir önceki senenin elmaları ile ne aynıdır ne de gayrıdır. Aralarında cüz’î farklar vardır, bu farklılığa “teşahhusat-ı cüz’î” deniyor. Şimdiye kadar yaratılan her bir elma kendine mahsus bir teşahhus yani hüviyet ile yaratılmıştır. Birbirlerine çok benzerler, ama birbirlerinin aynısı değildirler.
Lezzet ve nimetlere küfür ve inkâr gözü ile bakılırsa hepsi zevale ve yok olmaya mahkûmdur. Bu da insana büyük bir acı ve azap veriyor. Çünkü küfür nazarıyla bakıldığında, tadılan lezzetlerin ebediyeti bulunmuyor, hepsi hiçliğe ve karanlığa dökülüyor. Yani lezzetler devriye (tekrarı olan) değildir, sona erecektir. Nimetlere böyle baktıkları gibi, ölüme de öyle bakıyor, sevdiklerinin yokluğa gittiklerini zannediyorlar.
İman lezzeti ayrılık elemlerini ortadan kaldırır. Geçen asrın insanları bugün aramızda olmasalar bile, onların mahiyetleri kabir âleminde devam etmektedir. Biz de aynı yollardan geçecek, haşir ile yeniden bir araya gelecek ve cennette inşallah yine beraber olacağız.
"Fakat ikinci cihette, her bir lezzetin zevali var. Ve o zeval hadd-i zâtında elem olduğu gibi, düşünmesi de elemdir. Çünki bu ikinci cihette, hareket devriye değildir, müstakimdir. Lezzet, ebedî bir ölüm ile mahkûm olur."(4)
Bu ikinci cihette, hareket “müstakim” yani düz bir çizgi şeklindedir ve ayrılık noktasına bir daha geri dönülmeyeceğinden “Lezzet, ebedî bir ölüm ile mahkûm olur..” Yani, nimetleri ihsan eden bir Mün’im olduğuna inanmayan ve ölümü hiçlik ve yokluk olarak gören bir kişinin nazarında, giden lezzetler bir daha geri gelmez, giden gençlik artık geri dönmez, giden ve sönen hayat ebediyen yok olur.
Dipnotlar:
(1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Katre.
(2) bk. Sözler, Dokuzncu Söz.
(3) bk. Mesnevi-i Nuriye, Katre.
(4) bk. age.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü