İnsanın sadece Rabb'ine ibadet etmekle tatmin olabileceği -kalp dışında- âzalara ve duygulara misal verebilir misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İnsan bedenine lazım olan vitamin ve gıdalar, muhtelif meyve ve sebzelerden temin edilir. Meselâ; C vitamini, turunçgillerden; D vitamini ıspanaktan temin edilir. İşte bu farklı gıdalardaki farklı vitaminlerin tek bir meyve ve sebzede toplanmasına hülasa deniliyor.

Bunun gayesi ise, bazen insan uzun ve meşakkatli bir seyahate çıktığında, ihtiyacı olan her şeyi yanında taşıyamayacağı için, böyle hülasa gıdalar ile ihtiyacını görsün. Askerler uzun bir intikale çıktığında, yanında bu hülasalardan alıyorlar. Hem gıda ihtiyacı görülüyor hem de taşıma sıkıntısından kurtuluyor.

İnsan bedeni için lazım olan yağ, protein, karbonhidrat gibi temel gıdalara bir maddede toplamak nasıl mümkünse; aynı şekilde insanın manevî bedenini teşkil eden akıl, kalb, ruh ve latifelerin gıdası hükmünde olan mânaları da bir kelamda veya bir cümlede toplamak mümkündür. İnsan o muhtelif vitaminleri cem eden hülasaları yemekle bedenini nasıl besliyorsa, aynı şekilde manevî bedenin bütün ihtiyaçlarına cevap veren Kur'an-ı Kerim’in hülasa olan kelam ve cümleleri de vardır.

Mesela "sübhanallah", "bismillâh", "Lâ ilâhe illâllah", "Allahu ekber", "elhamdulillah" gibi küllî ve hülasa kelimeler denildiği zaman, insanın manevî bedeninin bütün ihtiyaçları karşılanmış oluyor. Zira bu mübarek kelimeler içinde insanın bütün manevî cihazlarını ve bedenini tatmin ve tekmil edecek mânalar depolanmıştır. Tıpkı hülasa olan et ve şeker gibi şeylerde maddî vitaminlerin depolanması gibi.

İnsanın manevî âzalarının ihtiyaçlarını maddî vitaminler gibi tasavvur edelim. Mesela aklın mâna vitamini A vitamini olsun. Kalbin aşka olan ihtiyacı B vitamini olsun. Ruhun bekaya olan ihtiyacı C vitamini olsun. Latifelerin nurlara olan ihtiyacı E vitamini olsun ve hakeza. İşte Kur'an-ı Kerim’in her bir kelamında ve her bir âyetinde bu manevî âzaların ihtiyaç duyduğu bütün vitaminler mevcuttur. Bir insan Sübhanallah, Bismillâh, Lâ ilâhe illâllah, Allahuekber, Elhamdulillah gibi hülasa kelamları zikrettiği zaman, manevî vitamin ihtiyaçlarını karşılamış oluyor.

İnsanların kelamında ve eserlerinde bu hâsiyet yoktur. İnsanlar ancak birkaç manevî âzaya hitap edebiliyorlar. Mesela kelam ve felsefe akla vitamin vermeye çalışırken, sair âzaları vitaminsiz bırakır. Tasavvuf ve tarikat erbabı kalbe vitamin verirken, akıl ve sair âzaları gıdasız bırakıyor ve hakeza. Ama Kur'an-ı Kerim’in her bir ayeti ve hadis-i şerifler öyle hülasa gıdadırlar ki, istimal edildiği vakit, bütün manevî âzaları işba’ ve tatmin ederler.

Hususan; Sübhanallah, Bismillâh, Lâ ilâhe illâllah, Allahuekber, Elhamdulillah gibi hülasa ve küllî kelamlar, bu noktada daha barizdir. Bu mübarek kelimeler de Kur'an’ın lübb ve hülasaları mesabesindedirler. Bu yüzden, hem Kur'an'da hem sair ibadetlerde en çok kullanılan ve zikredilen kelamlar bunlardır. Avam insanların Kur'an’ın manevî gıdalarını massetmesi çok zor olduğundan, Allah, şefkat ve keremi ile hülasaten Sübhanallah, Bismillâh, Lâ ilâhe illâllah, Allahüekber, Elhamdulillah gibi kelamları bahşetmiştir.

Ayetin kalbi ve zikri misal vermesi, kalıp olması noktasındandır, yoksa bütün ibadetler aynı mânayı görüyorlar. Hatta zikir bütün ibadetleri de içine alan geniş bir mefhumdur. Allah’ı hatırlatan her şey zikirdir. Her bir zikir, her bir cihaza hülasa bir gıdadır. Bu yüzden, şu ibadet şu cihaza iyi gelir diye bir tasnif yapmak gerekmiyor. Bir “Allahu ekber” kelamı bütün âzalara en güzel ve en faydalı vitamin ve gıdadır.

Risalelerde geçen şu misale kulak verelim:

"Meselâ, birtek âyet iken yüz on dört defa tekrar edilen Bismillâhirrahmânirrahîm cümlesi, Risale-i Nur’un On Dördüncü Lem’asında beyan edildiği gibi, Arşı ferş ile bağlayan ve kâinatı ışıklandıran ve her dakika herkes ona muhtaç olan öyle bir hakikattir ki, milyonlar defa tekrar edilse yine ihtiyaç var. Değil yalnız ekmek gibi hergün, belki hava ve ziya gibi her dakika ona ihtiyaç ve iştiyak vardır."(1)

(1) bk. Şualar, On Birinci Şua, Onuncu Mesele.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 4.122
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Ziyaretçi (doğrulanmadı)
Bu noktadan nasıl ki tıp alanında kendini geliştirmiş bir profesörün öğütlerini can kulağı ile dinliyor kendimizi değiştirmeye çalışıyorsak yukarıda bahsi geçen insanın manevi bedeni konusunda ihtisas yapmış Bediüzzaman Hazretlerinin terkip ettiği ayet-i kerime, salavat-ı şerife ve hamdiyeleri de okumaya ve manevi gida ve şifa bulmaya çalışmak gerektir...
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...