"İslamiyetin nazariyat kısmı"nı nasıl anlamalıyız, misal vererek açar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"Nazariyat" kelime olarak görüşler, düşünceler, doğruluğu tam olarak ispat edilmemiş, kesinleşmemiş ilmî görüş ve düşünceler manasına geliyor.
İçtihat ıstılahında ise nazariyat, müçtehid seviyesindeki âlimlerin Kur’an ve hadislerden çıkardıkları tevil ve görüşlere deniyor. Mesela, İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra)’ın Kur’an ve sünnetten istinbat ettiği bütün görüş, izah ve içtihatların hepsi nazariyattır.
Nazariyat mefhumunu zıt manası ile anlamak daha kolaydır, o da “muhkemat”tır.
"Muhkem", Kur’an ve sünnetin herkes tarafından aynı şekilde anlaşıldığı ve tevile açık olmayan manalarına deniyor. Mesela;
"Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin." (Bakara, 2/43)
ayeti muhkem bir ayet olup içtihat ve yoruma açık değildir. Kim bu ayetteki namaz ve zekât mefhumunu inkâr ederse küfre girer.
Ama "Namazda eller nasıl bağlanır, ayaklar hangi açıklıkta olmalıdır, secdeye giderken eller kaldırılır mı?" gibi tafsilat muhkem olmadığı için, yoruma açık, yani nazari konulardır. Bu durum zekât, hac, oruç gibi farz olan diğer ibadetler için de geçerlidir.
Başta dört mezhep olmak üzere bütün hak mezheplerin içtihat ve izahları İslam’ın nazariyat (yoruma açık) kısmına giriyor. Yani muhkem; Kur’an’ın ve hadislerin tevile kapalı hükümlerini ifade ederken, nazariyat ise, Kur’an’ın ve hadislerin tevile açık hükümlerini ifade ediyor.
Üstadımızın ifadesi ile
"Doksan elmas sütunu on altının sahibi kesesine koyamaz. Ona tabi kılamaz. Elmasların madeni Kur'an ve hadistir."(1)
Yüzde doksan elmas değerinde iken, yüzde on altın mesabesindedir. Yüzde doksanın ihmal edildiği bir toplumda ise yüzde onla uğraşılmaz. Kaldı ki yüzde onluk kısmı geçmişteki müçtehitler ve mezhepler günümüzü de içine alacak şekilde büyük ölçüde halletmişlerdir...
1) bk. Sözler, Lemeat, Kur'an Ayine İster, Vekil İstemez.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü