"İşte, ene, şu hainane vaziyetinde iken, cehl-i mutlaktadır. Binler fünunu bilse de cehl-i mürekkeple bir eçheldir." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
On İkinci Söz’deki Kur’ân misalini kısaca tekrar hatırlayalım. Harfleri değişik cevherlerden yazılmış bir Kur’ânın yazısındaki cevherler hakkındaki bilgiler Kur’ânı anlamaya yetmez. Öncelikle onun Allah kelamı olduğu bilinecek, âyetlerin manalarına nüfuz edilecek, onlardaki hakikat derslerinden istifade edilecektir. Daha sonra Kur’ân’ın yazısında kullanılan cevherlerin özelliklerinden söz edilmesi “haşiye kabilinden” ayrı bir ehemmiyet taşıyabilir.
Bu kâinat kitabını Allah’ın eseri, onun esmasının tecelligâhı olarak görmeyen bir insan, kâinatın maddesi hakkında her ne bilse cehaletten kurtulamaz.
Cehl-i mürekkeb “kat kat cehalet”, demektir. Bilmemek cehalettir, bilmediğini bilmemek ise ikinci bir cehalet olup buna cehl-i mürekkeb denilir.
İnsan kendisinin Allah’ın en müstesna bir sanat eseri olduğunu bilecektir ki, diğer eserleri de tefekkür edebilsin. Kendisinin bir rahmet ve keremle beslendiğini bilecektir ki, milyonlarca tür hayvanın her gün kerimane beslendiklerini hayretle düşünebilsin. Nutfe ile başlayan terakki yolculuğunu düşünecektir ki, çekirdeklerde, tohumlarda ve yumurtalarda hüküm süren tekâmül kanununu ibretle temaşa edebilsin.
Misaller artırılabilir.
İşte taşıdığı mükemmel istidadı yerinde kullanmayan ve yanlış değerlendirerek emanete hıyanet eden bir insan, haricî âlem hakkında ne bilse cehl-i mutlaktan kurtulamaz.
İman, marifet, ubudiyet, tefekkür, zikir ve dua gibi ulvi hasletlerden mahrum olanlar, mesleklerinin zirvesine de çıksalar, fen ve teknik adına birçok eser de ortaya koysalar, yine de cehalet karanlığından kurtulamazlar. Onlar mesleklerinin faydasını sadece burada görürler.
Kendini okuyamamış, hakikati bulamamış, yaratılış gayesinden habersiz, ulvi hasletlerden mahrum, heva ve hevesinin esiri olan bir insanın makamı ne olursa olsun, o kişi cahildir, Allah katında hiçbir kıymeti yoktur.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü