"İşte, göz önünde her vakit gördüğümüz bu had ve hesaba gelmeyen yeni yeni hayatlar ve hayatların asılları ve zatları olan ruhlar, birden ve hiçten vücuda gelmeleri ve gönderilmeleri..." Burayı ruh ile hayat farkına değinerek izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"İşte, göz önünde her vakit gördüğümüz bu had ve hesaba gelmeyen yeni yeni hayatlar ve hayatların asılları ve zatları olan ruhlar, birden ve hiçten vücuda gelmeleri ve gönderilmeleri, bir Zat-ı Vâcibü’l-Vücud ve Hayy-ı Kayyum'un vücub-u vücudunu ve sıfat-ı kudsiyesini ve esma-i hüsnasını, lemeatın güneşi gösterdiği gibi gösteriyorlar." (Sözler, Otuz Üçüncü Söz, Yirmi Üçüncü Pencere)
Dünyada iki büyük nehir aralıksız akıyor: Hayat ve ölüm nehirleri.
Dünyada üç milyonu aşkın olduğu söylenen canlı türleri içerisinde sadece insan nevinde her dakika 270 doğum gerçekleştiği söyleniyor. Bu hayatlar “birden ve hiçten” vücuda geliyorlar. Her şeyiyle cansız olan şu muhteşem kâinattan canlıların yaratılması ancak Hay (hayat sahibi) ve Muhyi (hayatı veren) olan Allah’ın kudret ve iradesiyle gerçekleşir ve bu iş zamansız meydana gelir. Mesela; insan ruhu hiçbir sebebe bağlı olmaksızın, ibda yoluyla, doğrudan yaratılır, bedeni ise ana rahminde inşa yoluyla dokuz ayda dünyaya gelecek hâle ulaşır.
Bu birinci cümlede, çok sorulan bir sualin de cevabı verilmiş oluyor: "Hayat ve ruh aynı şey mi?" sualine cevap olarak hayatın ruha ait bir sıfat olduğu ifade ediliyor.
Gündüz vakti her tarafı dolduran ışığın Güneş'ten gelmesi misali, yeryüzünün her tarafına yayılmış ve dağılmış sayısız canlılar da Muhyi isminin ziyasıyla parlarlar. Güneşi kabul etmeyen bir insanın bütün ışıkları inkâr etmesi gerekeceği gibi, Hay ve Muhyi olan Allah’ı kabul etmeyen bir insanın da bütün canlıları inkâr etmesi gerekir. Zira ziya Güneş'siz olmadığı gibi, canlılardaki hayat sıfatı da Muhyi’siz olmaz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü