Kader Risalesini okumanın farklı bir keyfiyet ve mahiyeti var mı?
Değerli Kardeşimiz;
Kader Risalesi manevî olarak terakki etmiş, ama ince bir ene ve gurur içine girmiş müminlere tiryaktır denilebilir. Zira kader insana ilmi ve nazari değil, hâlî ve vicdanî bir fayda sağlıyor. Vicdanî ve hâlî bu menfaat elde etmek için, manen biraz daha terakki etmiş olmak gerekiyor.
Üstad Hazretleri bu inceliklere şöyle işaret ediyor:
"Kader ve cüz-ü ihtiyarî, İslâmiyetin ve imanın nihayet hududunu gösteren, hâlî ve vicdanî bir imanın cüzlerindendir. Yoksa ilmî ve nazarî değillerdir. Yani, mü'min, herşeyi, hattâ fiilini, nefsini Cenâb-ı Hakka vere vere, tâ nihayette teklif ve mes'uliyetten kurtulmamak için, cüz-ü ihtiyarî önüne çıkıyor; ona 'Mes'ul ve mükellefsin.' der. Sonra, ondan sudur eden iyilikler ve kemâlâtla mağrur olmamak için, kader karşısına geliyor; der: 'Haddini bil, yapan sen değilsin.' "
"Evet, kader, cüz-ü ihtiyarî, iman ve İslâmiyetin nihayet merâtibinde; kader, nefsi gururdan; ve cüz-ü ihtiyarî, adem-i mes'uliyetten kurtarmak içindir ki, mesâil-i imaniyeye girmişler. Yoksa, mütemerrid nüfus-u emmârenin işledikleri seyyiâtının mes'uliyetinden kendilerini kurtarmak için kadere yapışmak; ve onlara in'âm olunan mehâsinle iftihar etmek, gururlanmak, cüz-ü ihtiyarîye istinad etmek; bütün bütün sırr-ı kadere ve hikmet-i cüz-ü ihtiyariyeye zıt bir harekete sebebiyet veren ilmî meseleler değildir."
"Evet, mânen terakkî etmeyen avam içinde, kaderin câ-yı istimâli var. Fakat, o da mâziyat ve mesâibdedir ki, ye'sin ve hüznün ilâcıdır. Yoksa, maâsî ve istikbaliyatta değildir ki, sefahete ve atâlete sebep olsun. Demek, kader meselesi, teklif ve mes'uliyetten kurtarmak için değil, belki fahr ve gururdan kurtarmak içindir ki, imana girmiş. Cüz-ü ihtiyarî, seyyiâta merci olmak içindir ki, akideye dahil olmuş; yoksa mehâsine masdar olarak tefer'un etmek için değildir."(1)
Yanlış anlaşılmasın, avam tabaka kadere iman esasından hiç istifade etmiyor demek değildir. Bu ifadeler avam insanların kaderden nasıl faydalandığını beyan ediyor:
“Evet, mânen terakkî etmeyen avam içinde, kaderin câ-yı istimâli var. Fakat, o da mâziyat ve mesâibdedir ki, ye'sin ve hüznün ilâcıdır.”
Musibet ve belaya maruz kalmış avam insanlar, mesuliyeti kaderin üstüne atarak ruhen ve kalben rahatlarlar. Tabi bu geçmişteki musibet ve belalar içindir, yoksa gelecekteki bela ve musibetleri kadere verip tedbirsiz olmak doğru olmaz.
Mazide kaçırdığı fırsatlar için bir ömür boyu üzülüp dövünmenin insana hiçbir faydası yoktur, ama zararı kesindir. Böyle bir insan, maziyi kadere havale etmeli, “Bunda da bir hayır vardır” diyerek hayatını çileden, azaptan kurtarmalıdır.
İstikbâle gelince, insan, kaderinin ne olduğunu bilmediğine göre, cüz’i iradesini kullanmak mecburiyetindedir. Üzerine düşen vazifeyi yaptıktan sonra, tevekkül yoluna girebilir. Yoksa “kaderimde ne varsa o olur” deyip tembelce oturamaz.
Hulasa; Kader Risalesi, İhlas Risalesi gibi herkesin tam istifade edeceği bir risale değildir. Daha ziyade manen terakki etmiş, belli bir ilmi seviyesi olanların işlek caddesidir, diyebiliriz.
(1) bk. Sözler, Yirmi Altıncı Söz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar