"Kâfirler Allah’ı inkâr etmiyorlar, yalnız sıfâtında hatâ ediyorlar." Bir mü’min Allah'ın sıfatında hata etse küfre düşer mi? Yani bizler Allah'ın sıfat ve isimlerini bir âlim gibi nasıl bileceğiz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Allah’ın ilahlık sıfatlarından herhangi birisini inkâr etmek ya da O’nun şanına yakışmayan sıfatları O’na izafe etmek küfür sebebidir.

Mesela, -hâşâ- "Allah şu taşı kaldıramaz" demek O’nun Kudret sıfatında hata edip, o sıfatı inkâr etmek manasına gelir. En âmi ve avam adam bile Allah’ın kudretinin sonsuz olduğunu, O’nun gücünün her şeye yeteceğini bilir. Bu sebeple burada bir mazeret söz konusu değildir.

Allah mahlûkat ve mevcudattan, her türlü noksan sıfatlardan münezzeh ve mukaddestir. Bunu en avam insan da bilir; Allah’ı her türlü noksan sıfatlardan takdis ve tenzih etmek için âlim olmak iktiza etmiyor.

Mesela, en âmi adama sorulsa; "Allah şu kâinatın cinsinden midir?" Elbette "O bundan münezzeh ve mukaddestir" diyecektir. Allah’ı tenzih ve takdis etmek için ille de bütün fiilî isimleri bilmek gerekmiyor.

İslam âlimleri Allah’ın sıfatlarını zatî ve subutî olarak iki grupta hülasa etmiş ve herkesin anlayacağı bir şekilde izah etmişlerdir. Her insan bu sıfatları bilip meseleye öylece baksa yeterlidir. Zatî ve subutî sıfatlar şu şekildedir.

Subutî Sıfatlar

1. Hayat: Cenab-ı Hakk'ın bütün hayatların kaynağı olan ezelî ve ebedî, hakiki bir hayat ile muttasıf olmasıdır. O'nun hakkında bunun zıddı olan memat (ölüm) muhaldir.

2. İlim: Cenab-ı Hakk'ın olmuş ve olacak her şeyi, her şeyi ile bilmesidir. O'nun ilmi her şeyi kuşatmıştır.

3. Kudret: Cenab-ı Hakk'ın her şeyi (mümkini) yaratmaya ve yok etmeye kudretinin yetmesidir. O'nun hakkında acizlik muhaldir.

4. İrade: Allah Teâlâ'nın mecbur olmadan, yaratacağı her mümkini istediği şekilde dilemesi ve her şeyde serbest irade ve ihtiyar sahibi olmasıdır. O'nun dilemesi olmadan hiç bir şey vukua gelmez.

5. Basar: Allah'ın her şeyi görmesidir.

6. Semi': Allah'ın her şeyi işitmesi.

7. Kelâm: Allah Teâlâ'nın zatına mahsus kelamı ve konuşmasıdır.

Zatî ve Tenzihî Sıfatlar

a) Kıdem: Allah Teâlâ'nın varlığının ezelî olması, başlangıcı olmaması ve varlığına yokluğun sebkat etmemesidir. O'nun hakkında kıdem ve ezeliyyet vacib; bunun zıddı olan hudûs, muhaldir. Allah’ın var etmesiyle var olan eşya, evvellerinin olması cihetiyle ‘kıdem’ sıfatını gösterirler. Keza, her nefsin ölümü tatması, yani her varlığın bir sonunun olması cihetiyle de ‘beka’ sıfatını ilan ederler.

b) Beka: Allah Teâlâ'nın varlığının ebedî ve devamlı olması ve sonu olmaması demektir. Kıdem ve beka, Vacib li-Zatihi ve Vacibü'l-Vücûd olan Allah Teâlâ'nın Zatî vasıflarındandır. Fena ve yokluk, Allah Teâlâ hakkında muhaldir. Kıdem ve bekaya "sermediyyet" de denilir.

c) Muhalefetün li'l-havadis: Havadis, hâdis olanlar, yani ‘sonradan yaratılan, ihdas edilenler’ mânâsına gelir. Her mahlûk, hâdistir. Ve Muhalefetün-lil-havadis sıfatı, Cenâb-ı Hakk’ın kudsî mahiyetinin, mahlûk mahiyetlerine zıt ve muhalif olduğu mânâsına gelir.

Allah Teâlâ'nın Zat ve sıfatlarında hiçbir şey ve varlığa benzememesidir. Başka şeyler mümkin, varlıklarında muhtaç, hâdis ve fanidirler. Cenab-ı Hakk ise, Vacib li-zatihi (zatından dolayı varlığı vacib), ihtiyaçsız, ezelî ve ebedîdir. Her şey O'na muhtaçtır. Yüce Allah, mümkin olan varlıkların bütün sıfatlarından münezzehtir. Bir misal: Allah kadîmdir, ezelîdir, mahlûk ise hâdistir, sonradan meydana gelmiştir. Ezelî olmak, sonradan yaratılmaya zıttır.

"O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O her şeyi işitici ve görücüdür."(Şura, 42/11).

d) Kıyam bi-zatihi (Kıyam binefsihi): Cenab-ı Allah'ın varlığında ve varlığının devamında hiç bir şeye, zamana ve mekâna muhtaç olmayarak zatı ile kaim olması ve her türlü ihtiyaçtan münezzeh olması demektir.

Hiçbir varlığın, kendi varlığını kendi iradesiyle ayakta tutmadığını, hepsinin bir ilâhî lütufla varlıklarını sürdürdüğünü düşünen insan, Allah’ın ‘Kıyam-bi-nefsihi’ sıfatına bütün ruhuyla iman eder. Yani, Allah kendi zâtında kâimdir, bütün mahlûkatın kıyamları ise O’nun esmâ ve sıfatlarının tecellileriyledir.

e) Vahdaniyyet: Allah’ın hem zatında, hem sıfatlarında hem de fiillerinde tek olması, yani hiçbirinde benzeri, dengi, ortağı ve yardımcısı bulunmamasıdır. Yüce Allah, zat ve sıfatlarında tektir. Yegâne hâlık (yaratıcı) ve hakiki müessir O'dur. Yegâne ibadete layık olan O'dur. O'ndan başka mabud, ibadete layık başka bir zat ve varlık yoktur. Bunlardan birini kabul etmeyen, asla mü'min ve muvahhid olamaz.

f) Vücûd. "Var olmak" demektir. Allah’ın varlığı zatındandır, olması vacib,  olmaması muhaldir. Vücûdun zıddı olan yokluk Allah hakkında düşünülemez. O’nun sıfatları sonsuz, mutlak ve muhittir. Hiçbir mahlûkun varlığı  zatından değildir, Allah’ın yaratmasıyla var olmuştur. Mahlûkların olmaları vacib değil, mümkindir. Yani olup olmamaları eşittir. Allah’ın var etmesiyle vücuda gelirler, onun yok etmesiyle varlık sahasından çekilirler. O halde, mümkin olanlar vacib gibi olamazlar, Ona  benzemezler.

Her mahlûkun evveli ve ahiri vardır; yani varlık sahasına ilk adımını  attığı bir başlangıcı  ve bu sahadan göçüp gideceği bir sonu vardır. Dolayısıyla, her mahlûk hâdistir (sonradan yaratılmıştır) ve fanidir. Hâdis ve fâni olanlar Kadîm ve Bâkinin misli olamazlar.  

Diğer selbî sıfatların tümü birlikte düşünüldüğünde, Vücud sıfatı daha iyi anlaşılır. Yani, Allah’ın varlığı kadîmdir, evveli yoktur; bâkîdir, âhiri yoktur. O’nun mukaddes varlığı hiçbir mahlûkunun varlığına benzemez, hepsine muhaliftir. Yine O’nun varlığı vacibtir, başkasının var etmesiyle var olmadığı gibi, devamı da başkasının yardımıyla değildir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 7.047
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...