"Kâinatı istilâ eden dört hakikat-i kudsiye, vahdeti bedahet derecesinde istilzam edip isterler." Başka bir yerde başka bir ilahın nizamı olamaz mı?
Değerli Kardeşimiz;
İlahlığın en büyük ve olmazsa olmaz şartları ve vasıfları vacib ve ezelî olmasıdır. Yani vacib ve ezelî olmayan bir şey İlah olamaz.
Allah’ın varlığı vacibtir; yani O’nun varlığı zatındandır, ezelî ve ebedîdir, olmaması muhaldir. Allah, ilahlığını bir başka sebepten ya da ilahtan almış değildir. Şayet bir başka sebebe ya da ilaha dayansa, İlahlık vasfını kaybeder. Vacib sıfatı, İlahlığın en büyük vasfıdır.
Bütün mahlûkatın varlıkları ise mümkin olarak ifade edilir. Mümkin, varlığı zatından olmayıp, Allah’ın yaratmasıyla varlık sahasına çıkan, O dilediğinde yokluğa mahkûm olan demektir. Mümkinin olup olmaması müsavidir.
Ezelî ve ebedî olma da İlahlığın en büyük vasıflarındandır. Allah’ın başlangıcı ve sonu yoktur. Bir başlangıcı olsa, vacib ve İlah olamaz. Zira evveli olmak, bir sebebe ve başka bir İlahın yaratmasına bakar.
İki ilah safsatası ile vacib ve ezeliyet mantık açısından birbirine zıttır. Zira vacib ve ezelî olan bir İlah, ikinci bir İlahın varlığına meydan vermez. Ulûhiyet sonsuz olduğu için, başka bir ilaha aklen meydan bırakmıyor. Yani ulûhiyet hem sonsuz olacak, hem de başka sonsuz bir varlığın müdahalesi ile son bulacak. Bu ise ışık ile karanlığın cem’i gibi bir safsatadır.
“Eğer yer ile gökte Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, bunların ikisi de muhakkak fesada uğrar, yok olurdu.” (Enbiya Suresi, 21/22)
Yer ile gökte iki ilah bile olsaydı âlem fesada giderdi. Çünkü bunların her ikisi de birbirinin misli olacaklardı, İlah olmaları için her ikisinin de sonsuz sıfatlara sahip olmaları gerekecekti. Sonsuz sıfatlar, meselâ sonsuz kudret ancak bir ilahta bulunabilir. İkisinin de sonsuz kudret sahibi olmaları muhaldir. Sadece birisinin kudreti sonsuz kabul edildiğinde ise diğeri ilah olamaz, ancak mahlûk olur. Zira sonu olanın mutlaka başlangıcı da vardır. Başlangıcı olan her şey ise sonradan yaratılmıştır.
Zıt olmanın bir diğer yönü de şudur:
Bu ilahların her ikisinin de iradelerini icra etmeleri icab eder. Bir işi her ikisi farklı şekilde irade ettiklerinde her ikisinin de emrinin yerine gelmesi gerekecektir. Bu ise mümkün değildir. Bu iki zıt irade o şeyin meydana gelmesini imkânsız kılar ve o şey fesada giderdi, var olmazdı.
Itlak; mutlak olma yani bir kayıt altına girmeme demektir. Allah’ın bütün sıfatları mutlaktır yani o sıfatları icraattan men edecek başka sıfatların olması muhaldir.
İhata her şeyi istisnasız kuşatmak demektir. Allah’ın isim ve sıfatları sonsuz olduğu için, kâinatta hiçbir şeyi ve hiçbir noktayı hariçte bırakmadan ihata ediyor. Başkaların istila ve ihata etmesine fırsat vermiyor. Şayet bir şey hariç kalsa, bu bir eksiklik ve kusur olacağı için, Allah’ın isim ve sıfatlarının keyfiyeti ile bağdaşmaz.
Şirk, bir şeyin tedbir ve idaresine şerik ve ortak olmak demektir ki, bu da ıtlak ve ihatanın esasına zıt bir durumdur. Yani Allah’ın kâinat üzerinde mutlak tedbir ve idaresi, şirke yer bırakmıyor. Şayet kâinatta şirk olsa idi, Allah’ın kâinat üzerinde mutlak tedbir ve idaresi yok demektir. Hem şirkin, hem de Allah’ın mutlak tedbir ve tasarrufunun kâinat üzerinde beraber olması iki zıddın cem olmasıdır ki, bu mümkün değildir. Nasıl ışık ile karanlık bir odada aynı anda cem olamaz ise, şirk ile mutlak uluhiyet de kâinat odasında veya imkan âleminde cem olmaz ve olamaz.
Şirketler sermaye darlığından doğarlar. Bir işi yapmaya kişinin sermayesi kifayetli olmadığı takdirde kendisine ortaklar bulur ve bir şirket kurarak birlikte çalışırlar.
Sonsuz kudret ve ilim sahibi olan Allah’ın hiçbir icraatında ortağa, yardımcıya ihtiyacı yoktur. Her işi sonsuz kudretiyle varlık sahasına çıkardığı gibi, yine her şeyi bizzat kendisi idare etmektedir.
Şu var ki, Allah’ın zâtı bu dünyada görünmediğinden bazı icraatlarını yine kendisinin yarattığı sebeplerin eliyle yapar. Meyveyi de yağmur gibi gökten indirmek yerine, ağacın eliyle bizlere ihsan eder. Ağacın kendisi de yapıldığından meyveyi ağacın yaptığı iddia edilemez. Ancak, bu imtihan dünyasında sebeplerin yaratılmasının çok hikmetlerinden birisi de insanlar için bir imtihan vesilesi olmalarıdır. Yani, kim neticeleri sebeplerden bilecek ve kim sebeplerin de aciz mahlûklar olduklarını düşünerek “hem sebepleri hem de neticelerini Allah’ın yarattığına” inanacaktır?
İki ilahın farazî bir şekilde kabul edilip âlemde tatbik edilmesi, bu fikrin imkânsızlığını ifade etmek içindir. Yoksa iki ilah düşüncesi aklen ve mantıken mümkün değildir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü