Kâinattaki mevcudatın ortak paydaları hükmünde olan "teavün", "tecavüb", "tesanüd" tabirlerini manaları ile birlikte bu üç özellik nazara alınarak Onuncu Pencere'yi biraz daha açar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"Teavün" yardımlaşma, "tecavüb", birbirine (suallerine-ihtiyaçlarına) cevap verme, "tesanüd" ise dayanışma demektir. Her üçü de şuurlu varlıklar arasında cereyan eder. Ancak, kâinatta durum çok farklıdır. Cansız eşya birbiriyle yardımlaşmakta, birbirinin ihtiyacına koşmakta, el ele vererek bir gayeye hizmet etmektedirler. Bu hâl gösteriyor ki, onlar Allah’ın emrindedirler ve bütün bu faaliyetleri onun irade ve kudretiyle yaparlar.
Bu Söz’ün başındaki ilk ayet-i kerimede “gökleri ve yeri yaratan Allah’ın gökten yağmur indirerek onunla insanlara rızık olarak türlü meyveler çıkardığı” haber veriliyor. Ne gök, ne yer, ne de yağmur insanı tanımadıklarına ve onun rızka olan ihtiyacını bilmediklerine göre, onların bu birlikte çalışmaları ancak Allah’ın teshiriyle, yani o cansız ve şuursuz varlıkları insana hizmet ettirmesiyle tahakkuk eder.
İnsan-ı ekber denilen bu kâinattaki söz konusu yardımlaşmanın, birlikte çalışma ve dayanışmanın bir misâli de âlem-i asgar olan insanda görülmektedir. Şöyle ki;
İnsanın azaları birbirini tanımazlar, bilmezler ama birlikte çok hikmetli vazifeler icra ederler. Bunu Allah’ın şuurlu bir kanunu olan ruhun emrinde çalışmakla yaparlar.
İnsanın kendi iradesiyle yaptığı işler de buna güzel bir misaldir. Mesela, ellerimiz yüzümüzü tanımadığı ve bilmediği hâlde onu, yıkayıp temizlemesi gösteriyor ki, bu eller ruhun emrindedirler ve onun emri ve kuvveti ile bu işi görmektedirler.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü