"Kaplan gibi hayvanların helal rızıkları, ölü hayvanlardır. Sağ hayvanları öldürüp rızık yapmak, şeriat-ı fıtriyece haramdır." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Hayvanlar için kullanılan "helal ve haram" mefhumlarını fıtri ve fıtri olmayan şeklinde anlamak gerekiyor. Mesela, "koyun, keçi, inek gibi hayvanların fıtri ve helal rızıkları ottur, ama onların et yemeleri fıtri değildir, yani haramdır."
Kaplan ve aslanların asıl ve fıtri vazifesi, ölü veya ölü hükmünde olan sakat ve zayıf hayvanları yemektir. Ama bazen bu fıtri sınırı aşıp sağ hayvanlara saldırıyor ve onların aciz yavrularını parçalayıp yiyorlar. Bunun için de cezaya müstahak oluyor. Yoksa "hayvanlar da insanlar gibi mesuldür" diye bir iddia söz konusu değildir.
Türler arasında öyle hassas ve mükemmel bir muvazene zinciri kurulmuştur ki, eğer bu zincirden bir halka çıksa zincirleme olarak bütün intizamı bozacaktır. Bu sebeple Allah, türleri, birbirlerini dengede tutacak şekilde yaratmıştır. Yani her tür, başka bir türün intizamını sağlamakla mükelleftir.
Mesela, kemirgenler ile beslenen yırtıcı kedigiller olmasa, kemirgenler her tarafı istila edip nizamı ve ekolojik dengeyi bozacaklar.
Aslan ve kaplan gibi yırtıcı hayvanlar olmasa ot obur hayvanlar meralarda başka türlere çok zarar verecekler.
Daha bunun gibi muazzam hassas dengeler için türler birbirlerine besin zinciri olmaktadırlar. Tabi burada unutulmaması gereken ana fikir; vahşi hayvanların asıl ve helal rızkı, ölmüş veya ölecek durumda olup nevine zarar verecek derecede hasta olan hayvanlardır.
İşte bu fıtri durumu, bazı vahşi hayvanların çiğnemesi sonucunda alemde varlıkların birbirlerine düşman oldukları ve her daim bir mücadele içerisinde oldukları zannını vermiştir. Oysa vahiy kaynaklı nübüvvet düşüncesinde esas olan yardımlaşmadır. Bu gibi özel davranışlar ise, bazı insan ve vahşi hayvanların temiz fıtratlarının haricine çıkmalarının neticesidir.
Üstad'ımız bu konuda şunları kaydeder:
"Nübüvvetin hayat-ı içtimaiyedeki düsturî neticelerinden ve şems ve kamerden tut, ta nebatat hayvanatın imdadına ve hayvanat insanın imdadına, hatta zerrat-ı taamiye hüceyrat-ı bedenin imdadına ve muavenetine koşturulan düstur‑u teavün, kanun‑u kerem, namus‑u ikram nerede? Felsefenin hayat-ı içtimaiyedeki düsturlarından ve yalnız bir kısım zalim ve canavar insanların ve vahşi hayvanların fıtratlarını su-i istimallerinden neşet eden düstur‑u cidal nerede? Evet, düstur‑u cidali o kadar esaslı ve küllî kabul etmişler ki 'Hayat bir cidaldir.' diye eblehane hükmetmişler." (Sözler, 30. Söz, Birinci Maksat)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar