Kurdun "Allah'tan korkmadın, benim rızkımı elimden aldın." demesi ile Üstad'ın "âkilüllâhm hayvanların helâl rızıkları, vefat etmiş hayvanların etleridir." ifadesi tezat değil mi?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Burada anlatılan konular görünüşte birbirlerine zıtlık ifade edebilir. Fakat biraz tefekkür nazarıyla tetkik edilse, kesinlikle birbirine zıt bir durumun olmadığı görülecektir. Bu konuya açıklık getirmesi açısından birkaç noktanın bilinmesinde fayda vardır:

1. Bu rivayet sahihtir; kaynaklarını da aşağıda vermeye çalıştık.(1)

2. Bu kurdun konuşması kendisinin çok mübarek bir hayvan olmaktan ziyade, iman etmeye layık olan çobana ilahi bir ikram ve ihsan olarak düşünülmelidir.

3. Üstadımızın bahsettiği kurt hadisesinde, bu kurdun yaptığının caiz olduğuna dair bir ifade yoktur.

4. Bu kurdun yaptığı bu hizmete ve üstadlığa karşı, çoban kendisine canlı bir keçi vermiyor. Bu keçiyi kesip ona ölmüş bir halde veriyor ki, Üstadımızın ifade ettiği hakikate de tamamen uymaktadır. Çünkü onların helal rızıkları canlı hayvanların etleri değil, ölmüş olanların etleridir.

Bu rivayetin ve vahşi hayvanların rızıkları konusunun Risalelerde geçtiği yerleri olduğu gibi veriyoruz:

"İkinci hâdise: Beş altı tarikle, mânevî bir tevatür hükmünü almış kurt hâdisesidir ki, bu kıssa-i acibe çok tariklerle meşhur sahabelerden nakledilmiş. Ezcümle, Ebu Saidi’l-Hudrî ve Selemeti’bnü’l-Ekvâ ve İbni Ebî Veheb ve Ebu Hüreyre ve bir vak’a sahibi çoban (Uhban) gibi müteaddit tariklerle haber veriyorlar ki:"

"Bir kurt, keçilerden birisini tutmuş; çoban, kurdun elinden kurtarmış. Zib demiş: 'Allah’tan korkmadın, benim rızkımı elimden aldın.' Çoban demiş: 'Acaip, zib konuşur mu?' Zib ona demiş: 'Acip senin halindedir ki, bu yerin arka tarafında bir zat var ki sizi cennete davet ediyor, peygamberdir, onu tanımıyorsunuz.' Bütün tarikler kurdun konuşmasında müttefik olmakla beraber, kuvvetli bir tarik olan Ebu Hüreyre, ihbarında diyor ki: Çoban kurda demiş: 'Ben gideceğim. Fakat kim benim keçilerime bakacak?' Zib demiş: 'Ben bakacağım.' Çoban ise, çobanlığı kurda devredip gelmiş, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı görmüş, iman etmiş, dönüp gitmiş. Zibi çoban bulmuş; zayiat yok. Bir keçi ona kesmiş; çünkü ona üstadlık etmiş." (Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, On Beşinci İşaret)

"Arkadaş! Mâsum bir insana veya hayvanlara gelen felaketlerde, musibetlerde, beşer fehminin anlayamadığı bazı esbap ve hikmetler vardır. Yalnız, meşiet-i İlâhiyenin düsturlarını havi şeriat-ı fıtriye ahkâmı, aklın vücuduna tabi değildir ki, aklı olmayan bir şeye tatbik edilmesin. O şeriatın hikmetleri kalp, his, istidada bakar. Bunlardan husule gelen fiillere, o şeriatın hükümleri tatbik ile tecziye edilir. Mesela, bir çocuk, eline aldığı bir kuş veya bir sineği öldürse, şeriat-ı fıtriyenin ahkâmından olan hiss-i şefkate muhalefet etmiş olur. İşte bu muhalefetten dolayı düşüp başı kırılırsa müstahak olur. Çünkü bu musibet o muhalefete cezadır. Veya dişi bir kaplan, öz evlatlarına olan şiddet-i şefkat ve himayeyi nazara almayarak, zavallı ceylanın yavrucuğunu parçalayarak yavrularına rızık yapar. Sonra, bir avcı tarafından öldürülür. İşte, hiss-i şefkat ve himayeye muhalefet ettiğinden, ceylana yaptığı aynı musibete maruz kalır."(İHTAR)

(İHTAR): Kaplan gibi hayvanların helâl rızıkları, ölü hayvanlardır. Sağ hayvanları öldürüp rızık yapmak, şeriat-ı fıtriyece haramdır." (Mesnevi-i Nuriye, Katre)

Kurdun durumu mucizevî ve hususî bir durum iken "Kaplan gibi hayvanların helâl rızıkları, ölü hayvanlardır. Sağ hayvanları öldürüp rızık yapmak, şeriat-ı fıtriyece haramdır." sözü ise âdetullah çerçevesinde olan umumi bir durumdur.

Ayrıca istisnaî durumlar genel kaideleri bozmazlar. Çünkü kâinat ve dünya keskin hatlarla zıtların tam ayrıştığı bir yer değil aksine iç içe girip girift bir şekilde bulunduğu bir mekândır.

Mesela, dünya üzerinde yer çekimi kanunu genel bir kaidedir, ama bazı tekniklerle bu kanun devre dışı bırakılabiliyor. Nasada astronotların eğitilmesi için yer çekimsiz odaların olması gibi. Şayet yer çekimi kanunu mutlak olsa idi, insanlar bu odaları yapamazlardı.

Kurdun kayunu yemesinin muhtevası değil, mucizenin nereye vardığı ehemmiyetlidir. Ayrıca Ehl-i sünnet itikadına göre haram yiyecekler de rızık olarak kabul edilmiştir. Mutezile "haram rızık değildir," derken Ehl-i sünnet "haram da olsa her yiyecek rızıkdır," demişlerdir. Dolayısı ile kurdun "rızkım" demesi yanlış düşmemiş, aksine bir şeri hükmü de ifade etmiş diyebiliriz.

1) bk. Müsned, 3:83, 88; Müsned (tahkik: Ahmed Şâkir), 15:202-203, no. 8049 ve 11864, 11867; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:310; el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:467; İbni Hibban, Sahih, 8:144; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 8:291-292; es-Sâ’âtî, el-Fethü’r-Rabbânî, 20:240; İbni Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 6:141.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 4.325
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...