"Rızk dediğimiz iki kısımdır: Hakikî rızk, mecazî rızk. Yani zarurî var, gayr-ı zarurî var. Âyetle taahhüd altına alınan, zarurî kısmıdır... Mecazî olan rızk ise, âyetin taahhüdü altında değildir..." Bu nüktenin tamamını izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

" وَمَا مِنْ دَابَّةٍ فِى اْلاَرْضِ اِلاَّ عَلَى اللّهِ رِزْقُهَا âyet-i kerimesiyle, rızk taahhüd altına alınmıştır. Fakat, rızk dediğimiz iki kısımdır: Hakikî rızk, mecazî rızk. Yani zarurî var, gayr-ı zarurî var. Âyetle taahhüd altına alınan, zarurî kısmıdır. Evet hayatı koruyacak derecede gıda veriliyor. Cisim ve bedenin semizliği ve za'fiyeti, rızkın çok ve az olduğuna bakmaz. Denizin balıklarıyla karanın patlıcanları şahiddir. Mecazî olan rızk ise, âyetin taahhüdü altında değildir. Ancak sa'y ve kesbe bağlıdır."(1)

Âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor:

“Yeryüzünde (kımıldayan, yürüyen) hiçbir canlı yoktur ki onun rızkı Allah’a ait olmasın.” (Hud, 11/6)

Sekiz milyon tür canlı olduğu tespit edilmiş. Her türün de birçok cinsleri var. Bunların hepsi, her gün besleniyor ve hayatlarını sürdürüyorlar. Bu noktada akılların idrakten aciz kaldığı harika bir beslenme tablosu teşhir ediliyor.

Canlı türlerinin rızıkları birbirinden farklı. Mide yapıları ve sindirim sistemleri de yine farklılık gösteriyor. Bir canlının yemeye can attığı bir şeye başkası hiç bakmıyor bile. Bu farklı yaratılışla, mükemmel bir rızık tanzimi yapılmış oluyor.

Bir buğday başağında bu tanzim ve taksimi açıkça seyredebiliyoruz. Buğdaylar, toprağın hemen üstünde değil de uzunca bir sapın başında yer almakla, bize şunu haykırıyorlar: Yerden başağa kadar hayvanların rızkı, başak ise insanların rızkı. Harmanda bu taksimat son şeklini alıyor. Odalarda yaşayanlarla, ağıllarda yahut ahırlarda yaşayanların rızıkları ayrı yerlerde depolanıyor ve bir kış boyu iki komşu gibi bu rızıklardan istifade ediyorlar.

Bunun bir benzerini kovanlarda, bir başka şeklini ineklerin memelerinde görebiliyoruz. Arılar kendilerine gerekli olandan çok daha fazla bal üretiyorlar. O fazla kısım insanlar için yaptırılıyor. İnek ve koyunlar da yavrularına lazım olandan çok daha fazla süt veriyorlar, o fazlalık da yine insanlar için onlara yaptırılıyor. Tavukların da yumurtalarının büyük ekseriyetini insanlar tüketiyorlar, az bir kısmı kuluçka yoluyla, yeni tavukların yaratılmalarında istimal ediliyor.

İnsanlar yemeklerinin tamamını tüketmiyorlar, bir kısmını çöpe atıyorlar. Bize göre çöplerin döküldüğü bidonlar, kediler için en lüks lokantalardan daha mühim. Komşuluk yaptığımız hayvanların rızıklanmaları ve bize rızık hazırlamaları gösteriyor ki, bu saydığımız birkaç türün dışındaki bütün hayvanlarda da benzeri bir tanzim var. Hepsinin rızıkları çok farklı sebeplerle, ama hiç ihmal edilmeden mükemmel veriliyor.

Peygamber Efendimiz (asm.) rızık konusunda şöyle buyuruyorlar:

“Eğer siz Allah'a hakkı ile tevekkül etseniz kuşlar gibi rızıklanırdınız. Onlar aç gider, tok dönerler.”(2)

Bu hadis-i şerifte, insanlara sebeplere teşebbüs ettikten sonra Allah’a tevekkül etmeleri ve rızık konusunda fazla hırs göstermemeleri ders veriliyor.

O halde, bütün canlılara zarurî olan, yani hayatlarını devam ettirmelerine kâfi gelecek kadar rızık mutlaka veriliyor, Âyet-i kerîmede bu rızkın İlâhî taahhüd altında olduğu haber veriliyor. Ancak, mecazî rızıklarda yani, zaruri olmayan, ihtiyaç fazlası yahut daha lezzetli ve lüks yemeklerde bu taahhüd yoktur, bunlar kişinin sa’y ve çalışmasına bağlıdır. Kaldı ki, fazla ve çok çeşitli yemenin de sıhhate zarar verdiği artık kesinlikle biliniyor. İhtiyaç fazlası tüketip israfa gidenler, bunun bedelini sıhhatlerinin bozulmasıyla ödüyorlar.

Şunu da ifade edelim ki, çok kazanmak rızkı değil, serveti artırır. Rızık, o kazanılanlardan insanın istifade edebildiği kısımdır.

Bu dünyaya imtihan için gönderilen insanoğlu, iman-küfür, tevhid- şirk, helal-haram gibi ana meseleler yanında, rızık konusunda da ayrı bir imtihan geçirmektedir. İnsanlar hırs gösterip de birbirlerinin haklarına tecavüz etmeseler, ayrıca zenginler zekâtlarını tam olarak verseler insanlık âleminde rızık problemi yaşanmayacaktır.

Dipnotlar:

(1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Katre.
(2) bk. Tirmizi, Zühd, 33; İbn Mace, Zühd, 14; İbn Hanbel,1/332.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 8.717
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

ufukalem
Metindeki şu cümleyi anlamadım: " Cisim ve bedenin semizliği ve za'fiyeti, rızkın çok ve az olduğuna bakmaz." Meseleyi insan açısından da ele alacak olursak ; insanların şişman olanları rızık bolluğundan, zayıfları da rızık darlığındandır denemez mi demek isteniyor? Eğer öyleyse, Afrikadaki insanlar fakir ve bir deri bir kemikler !?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Afrika'nın durumu özel bir durumdur çünkü o kıta kasten ezilip sömürülüyor hatta bilerek cinayet işleniyor. Beşerin pis eli karışmaz ise "Cisim ve bedenin semizliği ve za'fiyeti, rızkın çok ve az olduğuna bakmaz." Çünkü zayıf bedenli insanlar bolluk içinde olabilirken şişman birisi de fakirlik ve darlık içinde olabiliyor. Kuru ekmek yemek ile de insan şişman olabilir.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
ibrahimbck07

Denizdeki balıkların az bir rızık ile çokca semiz olmasını anlıyorum. Lakin karanın patlıcanların da ki Hakikat nasıl anlaşılmalı. Neden patlıcan misal olarak verilmiş de kabak verilmemiş. İzah edermisiniz?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

Patlıcanın örnek olarak tercih edilme nedeni; diğer sebzelere nazaran daha semiz, daha gösterişli ve daha etine dolgun olmasından dolayıdır. Kabak da aynı özellikleri haizdir; ama birisinin tercih edilmesi gerekiyordu ve bu tercih patlıcandan yana olmuştur.

Burada vurgulanmak istenen; sebeplerin neticelere gerçek anlamda illet olmaktan çok uzak olduğu hususudur. Şayet sebepler ile neticeler arasında doğru bir orantı olmuş olsa idi: En zayıf, en çelimsiz; balık, patlıcan, kabak gibi şeyler olması gerekiyordu.

Oysa tuzlu ve acı su içinde balıklar, kuru ve kıraç topraklarda sebzeler, gayet semiz gayet kuvvetli gayet etine dolgun bir yapıya sahipler. Bu da gösteriyor ki kainatta hüküm sebeplerin değil, sebepler arkasında hükmeden sonsuz ilim, irade, kudretindir...

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...