"Katre gibi makamını, deniz gibi evliyanın makamatıyla iltibas eder..." cümlesine göre insan, nasıl kendini olmadığı bir makamda zanneder?
Değerli Kardeşimiz;
İnsanı aldatan nokta şurasıdır:
Deniz ile ondan bir damla su, su olma münasebeti ile çok noktalarda benzeşiyorlar. İşte insan gaflete dalmakla bu benzeşen noktalardan hareket ederek bir anda damla ile deniz arasındaki azamet ve haşmet farkını unutuyor ve kendisini deniz sanmaya başlıyor. Böylece damla iken, "Ben denizim." diye dava etmeye başlıyor. Ama hakikatte deniz olmadığı için de bazı yapmacık ve suni hâllere girmeye başlıyor ve gülünç bir duruma düşüyor.
Aynı mana velayet mesleğinde de bazen görülür. Seyrü sülûka yeni başlamış bazı müridler, terakki ederken bir takım harika ve güzel hallere mazhar olurlar; bunlara istinaden kendilerini büyük velilerden zannederler ve onların tavırlarını takınmaya başlarlar. Hatta daha da ileri gidip, Mehdi ve Hızır olduğunu iddia edenler de çıkar. Tarihte böyle vakalar çoktur.
Bir medrese talebesi de bir şeyler öğrenir öğrenmez, “Ben de Arapça biliyor ve okuduğum metinleri çözebiliyorum. Artık müfessirlere, müçtehidlere ne ihtiyacım var. Ben de Kur’an’dan hüküm çıkarabilirim.” derse, haddini aşmış olur.
Ömrü bir köyde geçen ve hiç deniz görmeyen birisi, her nasılsa, bir seyahatinde deniz kıyısından geçer. Denizin o haşmetli büyüklüğüne hayran olur ve köyüne döndüğünde denizi köylülere şöyle anlatır: “Deniz o kadar büyük ki size anlatamam, amcamların kazanla kırk-kırk buçuk kazan olur.”
İşte bu adamın amcasının kazanı, bizim ilmimiz yahut manevi makamımızdır. Bununla ne müçtehitlerin ilmini ölçebiliriz ne de büyük evliyanın keşfiyatını.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar