"Kibir" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
Hz. Âdem’e secde etmeyip “Ben ondan daha hayırlıyım” diyen İblis, kibrin temsilcisidir. (A’raf, 12)
Kibrin en kötüsü, ibadeti gururuna yedirememektir. Alnı secdeye gitmeyen insanlar, kibrin bu en ileri mertebesinde yer alırlar.
Başkalarına karşı kibir ise, kalbî bir hastalıktır. Gerçekten büyük olanlar büyüklenmezler. Manen küçük olanlar ise, kibirlenerek kendilerini büyük göstermeye zorlanırlar.
Kibir; insanın servet, makam, ilim, soy ve güzellik gibi meziyetlerinden dolayı kendini başkasından üstün görme hastalığıdır.
Evveli bir damla su, sonu kabirde böceklere yem olan kişinin kibirlenmesi ne gülünç bir durum. Bir damla sudan yaratıldığını bilen, vücudunun taştan ve demirden olmayıp, her an yıkılmaya mahkûm et ve kemikten yaratıldığını idrak eden insan nasıl kibirlenebilir?
Kibrin ne kadar çirkin olduğu bir ayette mealen şöyle ifade edilmektedir: “Kibirli davranarak insanlardan yüzünü dönme, çalımlı çalımlı yürüme! Çünkü Allah kibirle kasılan, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla sevmez.” (Lokman Suresi, 31/18)
Diğer bir ayette ise şöyle buyrulur: “Hem, kibirli kibirli yürüme! Zira ne yeri yarabilirsin, ne de boyca dağlara erişebilirsin.” (İsra Suresi, 17/37)
Resul-i Ekrem Efendimiz de (sav.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyururlar: “Hayret bütün hayret onadır ki, Allah’ın yaratmalarını görüp dururken, Allah’a ortak koşar. İlk yaratılışı görür de, ikinci yaratılışı inkâr eder. Her gün her gece ölüp dirilip dururken; öldükten sonra dirilmeyi inkâr eder. Cennete ve cenneti verene iman eder de yine dar’ül gurur (aldanma dünyası) için çalışır. Evvelinin bulanık bir nutfe, ahirinin mülevves bir cife olduğunu bilir de yine tekebbür ve tefahur eder.”
Hz. Ebu Bekir (r.a) şöyle buyuruyor: “Kibirden sakının. Topraktan yaratılıp, yine toprağa dönecek olan bir varlığın kibirlenmesi, bugün var, yarın yok olan bir varlığın kendini beğenmesi ne kadar anlamsızdır.”
İnsan, Allah’ın kulu olduğunu unutursa kibirlenir. Bu isyan yolunda attığı her adım, onu cehenneme biraz daha yaklaştırırken, enaniyetini de biraz daha kuvvetlendirir. Kimseye karşı sorumlu olmadığını sanması onu her geçen gün biraz daha yoldan çıkarır.
İnsanlık gibi büyük bir şerefe mazhar olduğundan gaflet eden kişi, bunun şükrünü yerine getirmediği gibi, diğer canlıların onun hizmetine verilmiş olmasını da bir nimet, bir ihsan olarak değerlendiremez. Sanki, “kendisinin insan olması tabiî, onların da ona hizmet etmeleri gerekli” imiş gibi tuhaf bir ruh haletine girer. “Arı bana bal yapmaya, koyun süt vermeye, at beni taşımaya, öküz tarlamı sürmeye mecburdurlar” der gibi bir kibre kapılır.
Büyüklük taslayarak geçen böyle bir ömür, onu kulluk şuurundan gittikçe uzaklaştırır. Ve sonunda, “Sâniin emrine karşı mübarezeye çıkar. Tam manasıyla bir şeytan olur.”
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü