"İlimde iz’an-ı kalb olmazsa, cehildir. İltizam başka, itikad başkadır." cümlelerini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Birisine, “Alçak gönüllü olmak mı iyidir, kibirli olmak mı?” diye sorsanız, hiç tereddüt etmeden; “Alçak gönüllü olmak” der, onu iltizam eder. Kişi, tercihini böyle yapmakla, “tevazuun güzel, kibrin çirkin olduğunu” bildiğini ortaya koymuş olur. Bu bir ilimdir. Fakat bunu bilmek kâfi değildir.
Eğer tevazu hâlini kalb kabul etmez ve bu güzel haslet kalbte yerleşmezse, bu şahsın tevazua ait bilgisi cehle dönüşür. Yani, kibirli bir insanın “tevazuu bilmediğine” hükmedilir. Tevazuu sadece iltizam etmesi yetmez; itikad etmesi, kalben inanması, meselenin akıl dairesinde kalmayıp kalbe mal olması ve fiilen yapılması gerekir.
Aynı şekilde, bir kişinin İslâm’ı inceleyip, onun üstünlüğünü anlayıp ilâhî hükümleri iltizam etmesi de kâfi değildir. Bu iltizamın imana dönüşmesi, yani akıldan kalbe intikal etmesi gerekir.
İslâm’ın diğer dinlerden üstün olduğunu aklen kabul eden bir Şarkiyatçı, imana girmedikçe, iltizamdan itikada geçmedikçe, bu bilgisinin kendisine bir fayda temin etmeyeceği açıktır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar