"Küfre rıza küfür olduğu gibi, zulme razı olmak da zulümdür." Misal vererek izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Küfürden razı olmak ve onu hoş görmek aynen küfürdür. İnsan razı olduğu ve hoş gördüğü şeyi kalben tasdik etmiş demektir. Kalbin tasdik etmediği bir şeyden insanın razı olup hoşlanması mümkün değildir.
Kimden çıkarsa çıksın, nerede olursa olsun, Allah’a karşı en büyük bir isyan olan küfre razı olmak, kişinin imanıyla çelişen bir durumdur. Çünkü küfre rıza göstermek, olmasını istemek, Allah’a karşı yapılan isyanların devam etmesine taraftar olmak anlamına gelir.
İman ve küfür kalbî bir hâldir. İnsan kalbi ile iman eder, yine kalbi ile küfre girer. Demek iman, kalbin içinde olup bitiyor. Rıza göstermek bir şeyi hoş görmek ise, kalbin dış âlemde bir in’ikâsı ve tezahürüdür.
Allah’ın yasak ettiği bir fiili insan yasak görmüyor ve bundan da razı oluyor ve tasvip ediyorsa, kalb dünyasında küfre girdiğini gösteriyor. Kalbin küfür içinde olduğunu biz rıza ve hoş görmekten anlıyoruz. Lisan ve davranışlar, kalbin aynasıdır. Kalb mutlaka lisana ve davranışlara sinyal gönderir. Öyle ise bir insanın mü’min ya da kâfir olduğunu davranışlarından ve lisanından anlarız.
Küfür, Allah’ın razı olmayıp ve yasakladığı şeylerdir. İnsan bu yasaklardan ve razı olunmayan şeylerden razı olur ise, küfre girer. Zaten iman, Allah’ın emir ve yasaklarını aklen kabul, kalben tasdik ve dil ile ikrar etmekten ibarettir. Bunun aksi ise küfürdür.
Mesela; birisi faiz için, "Bu zamanda faiz olmadan olmaz." dese, birisi de "Evet, haklısın!.." deyip, onun o fikrini tasdik etse, hoşnud olsa, ikisi de küfre düşmüş olur. Bunu diğer emir ve yasaklar için de tatbik edebiliriz.
"Zulme razı olmak da zulümdür." meselesi de aynı mantık çerçevesinde değerlendirilmektedir. Şöyle ki; Bir toplumda zulüm varsa ve insanlar bunu engellemek için hiçbir şey yapmıyorsa, o zulüm yayılır ve herkes zarar görür. Mesela, bir iş yerinde bir yönetici çalışanlarına adaletsiz davranıyorsa ve diğer çalışanlar buna ses çıkarmıyorsa, bu zulüm büyür. Haksızlığı önlemeyen kişi, dolaylı yoldan zulme destek vermiş olur. Allah, zulme razı olanları da zulmedenlerle birlikte sorumlu tutar.
İslam'da zulüm, sadece bir kişinin diğerine yaptığı haksızlık olarak görülmez; bir topluluğun sessiz kalarak zulmü onaylaması da büyük bir zulüm ve vebaldir. Bediüzzaman hazretleri'nin de ifade ettiği gibi, zulme rıza göstermek, o zulme ortak olmaktır. Kur'an-ı Kerim’de Firavun’un zulmüne karşı çıkan Hz. Musa’nın (a.s) mücadelesi ve zalim toplumların helak edilmesi bunun en büyük delilidir. “Zalimlere meyletmeyin, sonra size de ateş dokunur.” (Hud Suresi, 113) ayeti de bu gerçeği teyit eder.
Sonuç: Zulmü kabul etmek veya ses çıkarmamak, o zulmü desteklemek anlamına gelir. Bu ifade bize şu hakikatı haykırmaktadır: Adaletin hakim olması için zulme karşı durmalı ve hakkı tutup kaldırmalıyız.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
küfür söz duyduğumda hoşuma gidiyor bu küfür mü küfürse napmam lazım
Birisi kainatta her şeyi sebepler ve tabiat yapıyor haşa Allah diye bir varlık yok dediğinde sen bu söze razı olursan yani bu batıl düşünceyi kalbin ile tasdik edip onaylarsan küfre girmiş olursun.
İnsan kalben inandığı ve değer verdiği bir şeyin zıddı ve tersi söylenildiğinde memnun olup buna sevinmez aksine bundan rahatsız olup üzülür. Yani mümin küfrü gerektiren bir şey duyduğunda bundan rahatsız olur ve bunu hoş karşılamaz.
Tabiri yerinde ise birisi anne ve ablamıza galiz ve çirkin bir ifade kullansa biz bundan asla hoşlanmayız hatta iş kavgaya kadar gider. Aynı şey küfür içinde geçerlidir. Hiçbir samimi Mümin küfür bir söz duyduğunda bundan memnun olmaz ve olamaz.
Şayet küfür bir söz hoşuna gidiyorsa bu kimsenin imanını gözden geçirip tahkim etmesi gerekir. Küfrün hoş gördüğü kısmı tahkik edip imanı tamir ve tadil etmek gerekiyor. Çünkü iman şüphe, leke ve tereddüt kabul etmez ya tam olur ya hiç olmaz.
Risale-i Nurun tahkiki iman derslerini çokça okursak inşallah imanımız hem sağlam hem kuvvetli hem de tereddütsüz olur.
Bazen yakınlarımızın yaptıkları zulümlere ses çıkarmıyoruz veya hoş görüyoruz. ailemizden birisi veya bir akrabamız veya köylümüz veya hemşerimiz veya kendi milletimizden birisi başkasına zulüm yaptığı zaman nefis buna hoş görüyor. bütün bu saydıklarım "zulme razı olmak daha iyi zulümdür" hükmü altına giriyor mu? Ve zulme razı olmak zulümdür ne demektir? yani aynı zulüm işleyen gibi günah kazanıyor muyuz?
Zulmü işleyen ile zulmü onaylayan, destekleyen rıza gösteren, hoş gören aynı günahı alır ve o da zalimler sınıfına dahil olur bunun başka bir tevil ve açıklaması bulunmuyor.
Bu hususa ayette şu şekilde işaret ediliyor:
(Ey îmân edenler! Yaptıklarına rıza göstermek sûretiyle ya da başka şekillerde) zulmedenlere (asla) meyletmeyin, yoksa ateş size de dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O’ndan da) yardım göremezsiniz. Hud, 113
Zulme yardımcı olmak, zalimle birlikte olmak, onu teşvik etmek gibi davranışlar bir yana dursun, kalbinde zulme meyil duymak bile âyetin şiddetli tehdidine hedef teşkil etmektedir.
Zaten toplumlarda zulmün yaygınlaşması ve önlenemez hale gelişinin en önemli nedeni de, çoğunluğun, bizzat zulme yardımcı olmasa da meyil duymasından ve onu hoşgörmesinden başka birşey değildir.
“Dosdoğru olabilmek” tanımı içinde, hiç kuşkusuz, âdil olmak ve zulme değil, adalete meyilli olmak da vardır; bir önceki âyette istikamet emredildiği gibi, arkadan gelecek âyetler de, toplumlarda zulme karşı çıkacak kimselerin bulunması gerektiğini bildirmekte ve böyle kimselerin yokluğunu veya yetersizliğini helâk sebebi olarak saymaktadır.