"Kur’an, bütün âlemlerin Rabbi itibarıyla Allah’ın kelamıdır, hem bütün mevcudatın İlahı unvanıyla Allah’ın fermanıdır." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Allah, hitap ederken, bütün kâinatın namına ve bütün yaratılmışların hesabına hitapta bulunuyor. Mesela, "Biz âlemleri altı günde yarattık." derken, gün ölçüsünü sadece dünyanın yirmi dört saatlik ölçüsüne göre değil, sair galaksilerin ve gezegenlerin dönüş ve gün ölçüsüne göre de söylüyor. Şayet sadece dünya merkezli konuşsa, "sair mahlukatın Rabbi" unvanı bu hitapta tezahür etmez. Bu sebeple Kur’an insanlığa hitap ederken, bütün mahlukat ve mevcudatın Rabbi ve ilahı unvanı ile hitap ediyor.
Allah, sadece benim bahçem olan dünyanın Rabbi değil, bütün kâinat bahçesinin Rabbidir ve hitabı da ona göredir. Bu sebeple Kur’ân’ı anlamaya çalışırken, bu hitabın genişliğini ve yüksekliğini nazarda tutmak gerekiyor. Yoksa cüz’î dünya nazarı ve mizanı ile o küllî hitapları mizana çekmek çok yanlış anlamalara, batıl bakışlara ve gereksiz itirazlara sebep olur.
İşte Üstad bunu şöyle ifade ediyor:
“Kelamullah” unvanı, kemal-i liyakatle Kur’ân’a verilmiş ve daima da veriliyor. Kur’ân’dan sonra sair enbiyanın kütüp ve suhufları derecesi gelir. Sair nihayetsiz kelimat-ı İlahiyenin ise, bir kısmı dahi has bir itibarla, cüz’î bir unvanla, hususi bir tecelliyle, cüz’î bir isimle ve has bir rububiyetle ve mahsus bir saltanatla ve hususi bir rahmetle zahir olan ilhamat suretinde bir mükalemedir. Melek ve beşer ve hayvanatın ilhamları, külliyet ve hususiyet itibarıyla çok muhteliftir." (Sözler, Yirmi Beşinci Söz).
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü