"Kur'an mu'cizedir. Hem nihâyetsiz belagattedir. Hem, umuma her vakitte hidayettir." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Muciz; acze düşüren demektir. Kur’an-ı Kerim’in mislini getirmekte bütün edipler âciz kalmışlardır ve tarih buna şahittir.
Bediüzzaman Hazretleri, Kur’anın i’cazının (mucize oluşunun) kırk vechi olduğunu beyan ediyor. Yani, Kur’an sadece belağat yönüyle değil, çok cihetleriyle insanları “mislini getirmekten” âciz bırakıyor. Bunlardan en mühimi; Allah’ı insanlara her türlü batıl inançlardan ve yanlış düşüncelerden uzak olarak tanıtmasıdır. Bu ise bir beşerin işi olamaz. Allah’ın varlığının vacip, zatının kadim ve baki; sıfatlarının mutlak ve nihayetsiz olduğu, hiçbir şeyin onun misli gibi olamayacağı, bütün hayrın ancak onun elinde bulunduğu gibi ilahi hakikatleri beşere ders vermesi de Kur’anın i’cazındandır.
Hristiyanların Hz. İsa’ya (as.) ve Hz. Meryem’e ilahlık isnad etmeleri, Yahudilerin Hz. Üzeyre -haşa- "Allah’ın oğlu" demeleri gibi bütün batıl inanç ve telakkileri reddederek, Allah hakkında en doğru bilgilerin verilmesi elbette çok ehemmiyetli bir mucizedir.
Keza, kâinatın ve insanın yaratılış safhalarından peygamberler tarihine kadar, insanın ibadet dünyasından içtimai hayatının tanzimine kadar koyduğu esaslar ve verdiği bilgiler de onun mucize oluşunun ayrı cihetleridir. Bunların da benzerini getirmek insan idrakinin çok ötesindedir.
Kur’an-ı Kerim, başta o asrın müşrikleri olmak üzere bütün insanlara, belagat noktasında meydan okumuş ve bir tek suresinin dahi olsa nazirini getirmelerini istemişti. Bütün edipler bu noktada âciz kaldılar ve onun nazirini getirmenin mümkün olmadığını gördüklerinden harp yolunu tercih ettiler.
Bilindiği gibi, dil bir vasıtadır. Onun mükemmel kullanılması ise büyük bir sanattır. Hepimiz Türkçe bildiğimiz halde edebî bir metni yahut harika bir şiiri taklit edemiyoruz.
Bu hakikatin kâinat kitabında sonsuz denecek kadar çok delili ve şahidi vardır. Şöyle ki;
İnsanı, hayvanı yahut bir çiçeği meydana getiren elementler birer harf gibidirler. O harflerden Allah’ın yazdığı kudret kelimeleri olan bu canlıları nasıl taklit edemiyorsak, Arapça nazil olan Kur’an’ın da bir benzerini getiremiyoruz. Kur’an Arapçadır, ama Allah kelamıdır. Aynı Arapçayla insanların yazdıkları eserler ile Allah’ın ayetleri hiçbir cihetle mukayeseye gelmezler. Her mimar ve mühendis camileri taştan yapar ama Mimar Sinan’ın yaptığı Süleymaniye camiînin benzerini yapamaz. Malzeme aynı, fakat sanat ve eser farklı.
Kur’an'ın “umuma her vakitte hidayet” olması, onun son ilahi kitap olup, avam-havas bütün insanlara hitap ettiğini ve hükmünün kıyamete kadar gelecek herkese şamil olduğunu ifade etmektedir. Yani, Kur’an-ı Kerîm sadece bir kavme, bir grup insana, bir beldeye, bir asra değil, bütün insanlara ve bütün asırlara hidayet yolunu göstermek üzere nazil olmuş son semavi fermandır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü