"Kuvve-i hayaliyesi daha keskin olanlar da kâinat mescidinde bütün masnuatın teşkil ettikleri halka-i zikirlerine girsin, şu fezayı velvelelendiren o sadâları dinlesin." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
İnsan; bütün mahlûkatın hayatları ile Allah’a takdim ettikleri zikir, tesbih ve hamd gibi “hediye-i ubudiyetlerini” kendi namına Allah’a takdim edebiliyor. Her namazda okuduğumuz “Et-Tahiyyat”ta böyle bir külliyet bulunuyor. İnsan cüz’î kabiliyeti ve kudreti ile bu sayısız ibadetleri yapamaz, ama küllî bir niyet ve dua ile bunlara sahip çıkıp onları kendi namına Allah’a takdim edebilir. İşte Allah insanın bu küllî niyet ve duasını yapılmış gibi kabul ediyor.
"... mahiyet-i insaniye, şu kâinatın bir misal-i musağğarı olduğundan, âdeta âlemde ne varsa insanda nümunesi vardır."(1)
Misal-i musağğar, küçültülmüş misâl demektir. Kâinât büyük âlem, insan ise onun küçültülmüş bir numunesi olan küçük bir âlemdir. Bu teşbih Nur Risaleleri’nde çokça geçer.
Bir risalede, “insanın bu kâinât ağacının en son ve en cem’iyetli meyvesi olduğu” ifade edilir. Meyvedeki çekirdek, ağacın bütün hususiyetlerini taşıyan bir programa sahiptir.
Nur Risalelerinde beyan edildiği gibi, kâinattaki levh-i mahfuzun küçük bir misâli insanın hafızasıdır. Âlem-i misâlin bir numunesi insanın hayâlidir. Taşların misâli kemikler, toprağın misâli ise etlerdir.
Ruhlar âlemi insanın ruhuyla temsil edilirken, bu varlık âleminin “şehadet ve gayb” (görünen ve görünmeyen) olarak iki kısma ayrılmasının da bir küçük misâli insanın “bedeni ve ruhudur.”
Melekler âleminin bir küçük misali de insanın ruh dünyasında kaynayan hissiyattır. Arş, bütün âlemlerin bir idare merkezi olduğu gibi “Kalb de bir arştır”, o da beden âleminin emir ve komuta merkezidir.
Daha böyle yüzlerce cihetten insanla kâinat arasında bir münasebet vardır; ağaçla meyve arasındaki münasebet gibi.
İnsanın gözü şehadet âlemine, kulağı sesler âlemine, hayal kuvvesi misal âlemine, ruhu ruhlar âlemine, kalbi iman ve marifete, aklı tefekküre açılan bir penceredir. Buna benzer binlerce his ve latife insanın mahiyetinde mevcuttur. Eğer onları yerinde kullanırsa, manen terakki eder. Hayalen de olsa kâinat mescidinde bütün masnuatın teşkil ettikleri halka-i zikirlerine girer, şu fezayı velvelelendiren o sadâları dinler. Bu mana peygamberlerde, evliya ve asfiyada kemaliyle tahakkuk etmekle birlikte her müminin de bu küllî feyizden derecesine göre bir hissesi vardır.
İnsanın birçok duygu ve kuvvelerine sınır konulmadığı için, onun terakki ve tedennisi de nihayetsiz oluyor. İnsan Allah’ın huzuruna çıkacak kadar terakki de eder, hayvandan yüz derece daha aşağı bir derekeye de düşer.
Yirmi Üçüncü Söz’de insanların zerreden şemse kadar dereceleri olduğu ifade ediliyor. Yâni, manevî makamı atom kadar olan adam da var, güneş kadar olan da.
“Bâzen de, âlemi bir karpuz gibi eline alır ve kâinatı misâfireten getirir, akıl odasında misâfir eder.” (Mesnevi-i Nuriye)
Kâinatı ve ondaki hâdiseleri ilim ve hikmet nazarıyla seyreden bir kişi, onları incelerken sanki bütün bir âlemi aklına misafir etmiş gibidir. Onunla alâkadar olmakta, onu incelemektedir. İnsan bir dağa baktığı zaman dağın görüntüsü onun gözüne misafir geldiği gibi, o dağı incelediğinde de dağ onun aklına misafir gelmiş olur. İşte, zerre içinde yüzen insanlar yanında böyle büyük insanlar da var.
İnsan bütün esmâya mazhar olduğu için, Allah’ın bütün isim ve sıfatlarını bilecek bir mahiyete sahip tek mahlûktur. Mesela, midenin açlık hissi ile Rezzak ismini bildiği gibi, cüz’î iradesi ile Allah’ın küllî irade sıfatını, cüz’î ilmi ile Allah’ın sonsuz ilim sıfatını bilir.
İnsan, küllî istidadı, harika cihazları ve mükemmel duygularıyla, bütün kâinatı kucaklayacak bir mahiyettedir; mevcudatın halifesi ve kumandanı hükmündedir.
İnsan, bütün mahlûkata vekâlet edip, bütün kâinatın lisan-ı hal ve lisan-ı kal ile yaptıkları ibadet ve tesbihlerini Rabbine takdim edecek bir istidada sahiptir.
Allah Resulü (asm.) mi’racda, Cenâb-ı Hakk’a selâm makamında “Ettehiyyâtülillâh” demekle, bütün mahlûkatın ibadetlerini, tesbihlerini, hamd ve senalarını, kâinat şeceresinin en mükemmel meyvesi olarak, kendi namına Allah’a takdim etmiştir.
Namaz mümini miracıdır ve her namazda bu küllî nurdan bir lem’a mevcuttur.
(1) bk. Sözler, Yirmi İkinci Söz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü