"Madem dar-ı hizmettir ve mahalli ubudiyettir; hastalık ve musibetler, dini olmamak ve sabretmek şartıyla o hizmet ve ubudiyete çok muvafık olur ve kuvvet verir." cümlesini açıklar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Burada kastedilen "dini musibetler" günah, inkâr, bidat gibi manevi hastalıklardır.

Dini olmayan musibet ise, isyan etmemek şartı ile her çeşit dünyevî sıkıntılardır. Bu sıkıntılar çok muhteliftir; hastalık, deprem, sel, yangın, geçim derdi, trafik kazası, yakınlarımızdan birilerinin vefatı ve ekonomik kriz bunlardandır.

Allah, dini olamayan musibetleri kullarını imtihan etmek, onları gafletten uyandırmak, günah bataklığına düşmekten muhafaza etmek için verir. Bu kısım musibetler ihtar-ı rabbanidir. Bu tür musibete maruz kalan bir insan, bunu Cenab-ı Hakk’ın bir ihtarı olarak telakki edip, hemen hatasından dönmeli ve tövbe etmelidir.

İnsan, başına herhangi bir musibet gelirse, onu kendi günahlarının ve hatasının neticesi bilip, tövbe ve istiğfar etmelidir. Başkasının başına gelen musibetlerde ise, “Acaba ne etti de bu başına geldi?” diyerek suizan etmemeli, aksine “Cenab-ı Hak onu bu hadiseyle imtihan ediyor.” demelidir. Çünkü bela ve musibetlerin en şiddetlisi ismet sıfatı ile muttasıf olan peygamberlere gelmiştir.

Şayet insan musibetlerden dersler çıkarabilir ise, maddi zarara ve sıkıntıya bedel, manevi birçok kazançlar elde edebilir.

Musibetler, insanı hem ebedî tehlike olan küfür ve inkâr bataklığından kurtarıyor hem de cennette çok büyük servet ve mülkler edinmesine vesile oluyor. Bu yüzden musibet ve hastalıklar görünüşte çirkin ve sıkıntılı da olsa, hakikatte güzeldir.

Hem bu gibi musibetler sabırla ibadet hükmüne geçer, insanı manen terakki ettirir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 6.929
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...