Birinci, İkinci ve Üçüncü vecihte, insanın musibet ve hastalıklara şikayet etmeye hakkının olmadığı beyan ediliyor. Buraları izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

BİRİNCİ VECİH: Cenâb-ı Hak, insana giydirdiği vücut libasını san'atına mazhar ediyor. İnsanı bir model yapmış; o vücut libasını o model üstünde keser, biçer, tebdil eder, tağyir eder, muhtelif esmâsının cilvesini gösterir. Şâfî ismi hastalığı istediği gibi, Rezzak ismi de açlığı iktiza ediyor, ve hakeza... مَالِكُ الْمُلْكِ يَتَصَرَّفُ فِى مُلْكِهِ كَيْفَ يَشَاۤءُ ... (Lem'alar, İkinci Lem'a, İkinci Nükte)

Cenab-ı Hakk’ın esma-i ilahiyesini gösteren en parlak, en şeffaf ve en geniş ayine hayattır. Madem hayat bu kadar ehemmiyetli, güzel ve müntehap bir şeydir; onun yaratıcısı tarafından onun başına gelen her ahval dahi mahiyeti itibariyle güzel olacaktır.

İradesi ve lütfu ile insanları yokluğun karanlıklarından varlık sahasına çıkaran Allah (cc), onu harika cihazlarla, eşsiz duygu ve latifelerle donatmış, ilahi isimlerinin en azam tecellisine mazhar etmiştir.

Hem bazı isimlerinin tecellisi için kullarını ve mahlukatı çeşitli musibetlere, değişik ve hâl ve etvara maruz bırakır. İnsan ise hikmetini bilmediği bu değişik haletlerden dolayı bazen üzülür, bazen de sevinir. Hâlbuki yaratılan her bir mahlukun kendine bakan ciheti ve kıymeti bir ise, saniine bakan gayeleri binlerdir. O hâlde bütün hadisata, her şeyin yegâne sahibi olan Allah’ın muradı canibinden bakarsak, kaderin derin sırları bir nebze de olsa anlaşılmış olur.

İşte elemler ve musibetler, insanın kemalat arşına seyrü sülûkunda müessir birer vasıta olduğundan, kader-i ilahi onlara müsaade etmiş ve zihayatlara musallat etmiştir. Burada netice itibariyle hep hayırlar ve güzellikler mevcuttur.

Mesela Allah’ın Şafi isminin tecelli etmesi için, insanın hastalanması ve şifa bulması lazımdır. Hastalıklar olmasaydı Şafi ismi tecelli etmezdi. Mümit ismi de vakti gelince vücudun ölmesini ister ve insana ölümü tattırır. Musavvir ismi, insan vücudunda tasvir hakikati ile tebarüz etmek ister ve her aza ve organa bir şekil bahşeder.

İnsanının vücudu Allah’ın isim ve sıfatlarının tecelli ettiği bir model ve mahaldir. Allah’ın isim ve sıfatlarının manaları ve hükümleri birbirinden farklı oldukları için, tecellileri de başka ve farklı olarak insan vücudunda tezahür edecektir.

"İKİNCİ VECİH: Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar. Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider." (bk. age.)

İnsana verilen hayat içinde birçok istidat ve kabiliyetler vardır ki, bunlar gelişip büyümemiş çekirdek hükmündedirler. Çekirdek, ağaç olabilmek için birçok merhalelerden geçer. Şayet çekirdek merhalelerden geçmez ise, hiçbir zaman, gelişip büyümez ve ağaç olamaz. İnsan da bela ve musibetlere, eza ve cefalara maruz kalmazsa, istidatlarını inkişaf ettiremez. İnsan, hayatı boyunca hiç zorluk ve hastalık görmese, sürekli rahat ve sabit bir hayat yaşasa, kemale eremez ve kâmil bir insan olamaz.

"ÜÇÜNCÜ VECİH: Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir. Lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir. Madem dâr-ı hizmettir ve mahall-i ubudiyettir. Hastalıklar ve musibetler, dinî olmamak ve sabretmek şartıyla, o hizmete ve o ubudiyete çok muvafık oluyor ve kuvvet veriyor. Ve her bir saati bir gün ibadet hükmüne getirdiğinden, şekva değil, şükretmek gerektir." (bk. age.)

İnsan bu dünyaya lezzet almak ve keyif sürmek için değil, ibadet ve kulluk için gönderilmiştir. İbadet ve kulluk da iki türlüdür. Birisi müsbet, diğeri ise menfidir. Müsbet ibadet Allah’ın kitabında bildirdiği emir ve yasakların bütünüdür. Menfi ibadet ise, insanın hayat yolculuğunda karşılaşmış olduğu musibet ve sıkıntılara sabretmesi, bunları rıza ve tevekkül ile karşılamasıdır. Böyle yapan insan büyük bir sevap kazanır, her dakikası ibadet hükmüne geçer.

Bu menfi ibadetlere riya ve gösteriş girmediği için, halis bir ibadet oluyor. Hâlbuki müsbet ibadetlerde riya ve gösteriş tehlikesi sürekli vardır. Kısacası, musibetler insan için hem tekâmül vasıtası hem de sevap kaynağıdır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...