"Malumdur ki, mevzun ve muntazam ve mükemmel ve güzel sanatlar, gayet güzel bir programa istinad eder..." Üçüncü hücceti izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Malumdur ki, mevzun ve muntazam ve mükemmel ve güzel sanatlar, gayet güzel bir programa istinad eder. Mükemmel ve güzel bir program ise, mükemmel ve güzel bir ilme ve güzel bir zihne ve güzel bir kabiliyet-i ruhiyeye delalet eder. Demek, ruhun manevi güzelliğidir ki, ilim vasıtasıyla sanatında tezahür ediyor." (Sözler, Otuz İkinci Söz, İkinci Mevkıf.)

İnsan ruhunun manevi güzelliklerinden birisi, yapacağı bir eseri yahut icra edeceği bir sanatı bütün incelikleriyle planlaması, muhtemel bütün haller içerisinde en mükemmel şekli seçmesi ve bu güzel planı eserine ve sanatına da aksettirmesidir. Kaderin yani “her şeyin her şeyiyle Allah’ın ezelî ilminde takdir edilmiş olmasının” en açık bir şahidi insan ruhundaki bu güzel kabiliyettir.

İşte şu kâinat maddi ve manevi bütün güzellikleriyle ve kemalleriyle bu ilahi takdirin güzelliğinden ve kemalinden haber verirler; o deryanın reşhaları ve o Güneş'in cilveleridirler.

Kâinattaki mükemmel fiiiler ve eşsiz eserler Cenab-ı Hakk’ın zatının, şuunatının, isim ve sıfatlarının nihayetsiz kemalde olduğunun delilidir.

Felsefe ve ilm-i kelamda, en sağlam yol ve ikna edici delil, eserden müessire gitmek olarak kabul edilmiştir. Yani eser sanatlı ve hikmetli ise, eser sahibi de sanat ve hikmet sahibidir, neticesine varılır. Mükemmel bir esere sahip olmak için, isim ve sıfatların da mükemmel olması gerekir. O isim ve sıfatları harekete geçiren ise şuunattır. O şuunatın mahalli ise, Zat-ı Akdes'dir.

Allah’ın sayısız fiilî isimlerinin arkasında, ezelî ve ebedî olan yedi sıfat vardır. Yani bütün isimler bu yedi sıfattan çıkar. Bu yedi sıfat, biri birisiz olmaz. Yani ilim, kudretsiz; kudret ilimsiz olmaz. Hepsi birbirine lazım ve vacip derecesinde lüzumludur.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...