Mehmed Akif Ersoy'un Üstad Bediüzzaman Said Nursi ve Risaleler hakkında yorumu; birbirleri ile tanışıklıkları var mı?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Mehmet Akif Ersoy 25 Ağustos 1918 tarihinde kurulan “Darü'l-Hikmeti'l-Islamiye Cemiyeti’nin” başkâtipliğine atandı.

Bu cemiyet, bir tür İslam Akademisi mahiyetinde idi. Üyeleri arasında, Bediüzzaman Said Nursi, Ahmed Cevdet, Hafız İsmail Hakkı, Muhammed Hamdi gibi, dönemin meşhur ilim ve fikir adamları yer aldı.

Cemiyetin gayesi; Osmanlı ve İslam Âleminde ortaya çıkan dini meseleleri halletmek ve İslam'a yapılan hücum ve saldırılara cevap vermekti. Gerek vatandaşlar gerekse yabancılar tarafından sorulan sorular komisyonlarda görüşülerek resmen cevap verilmekteydi. Özellikle basın yoluyla yapılan hücumlara cevap verilmeye çalışıldı. Diğer taraftan üyeler muhtelif gazetelerde makaleler yazarak, ferdi olarak da İslam'a hizmet etmeye çalışıyorlardı.

Cemiyetin faaliyetlerinden birisi de özellikle insanları ikaz etmek maksadıyla neşredilen beyannamelerdir. Hayâ ve namus hakkında neşredilen beyannamede; ahlak kanunlarına, en ince noktalarına varıncaya kadar mutlak itaat etmenin, insanların en mühim bir vazifesi olduğuna işaret edildi. Ahlak kanunları içinde yer alan en mühim hasletlerden birinin hayâ olduğu, bu ve benzeri güzel hasletlerden uzaklaşmanın insanı insanlığından uzaklaştıracağına vurgu yapıldı.(...)

Cemiyetin üyelerinden Akif ile Bediüzzaman'ın daha önceden tanışıp tanışmadıkları hakkında elimizde fazla bilgi yoktur. Bilinen, üyelerin toplantılarla bir araya geldikleri ve güncel meseleler hakkında fikir teatisinde bulunduklarıdır. Üyelerden birisi de Eşref Edip'tir. 1952 yılında kaleme aldığı makalesinde şu ifadeleri kullanır:

"Üstadla tanışmamız kırk seneyi geçti. O zamanlar her gün idarehaneye gelir; Akifler, Naimler, Feridler, İzmirlilerle birlikte tatlı tatlı müsahabelerde bulunurduk. Üstad, kendine mahsus şivesiyle yüksek ilmi meselelerden konuşur; onun konuşmasındaki celadet ve sehamet bizi de heyecanlandırırdı..." (Tarihçe-i Hayat, Isparta Hayatı, Tahliller)

Bu ifadelerden, gerek Akif'in gerekse Bediüzzaman'ın birbirleri hakkındaki ifadelerinden aralarında sıcak bir ilgi ve muhabbetin olduğu anlaşılmaktadır. Akif, değerli ediplerin bir arada bulunduğu bir mecliste, şu sözleriyle takdirlerini bildirmektedir:

"Victor Hugolar, Shakspeareler, Descarteslar edebiyatta ve felsefede Bediüzzaman'in bir talebesi olabilirler." (Sözler, Konferans)

Buna karşılık, Risale-i Nur'un muhtelif yerlerinde de büyük şairin şiirlerinden alıntılar yer almaktadır. Bediüzzaman şöyle der:

"Hem merhum Fetva Emini Ali Rıza ve merhum Ahmed Sirani ve merhum Şevket Efendi ve merhum Mehmed Akif gibi insaflı, Risale-i Nur'u fevkalade takdir ve tahsin eden o muhterem ve merhum zatların hatırı için, biz Istanbul hocalarına dostuz, onlardan gücenmeyiz..." (Emirdağ Lahikası-I, 107. Mektup)

Akif'in,

"O nuru gönder ilahi, asırlar oldu yeter!
Bunaldı milletin afak'i, bir sabah ister."

"Dogrudan dogruya Kur'an'dan alıp ilhamı,
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam'ı."

Şeklindeki niyaz ve arzuları Risale-i Nur'la hayat buldu. Akif'in arzusu, ilhamını doğrudan Kur'an'dan alan Risale-i Nur'la gerçekleşti.

(Bu yazı Risale-i Nur Enstitüsü web sayfasından alınmıştır. Erişim: 01 Mart 2023/09.40)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 23.880
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...