"Mübarek soba, benim teessüratımı ve tazarruatımı dinleyen tek ve menfaatli arkadaşım bana haber veriyor..." Sobayı arkadaş ilan edip, onu konuşturan birine nasıl itimat edilebilir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Aziz, sıddık kardeşlerim,"

"Bu iki gün zarfında iki küçük patlak, zâhirî hiç bir sebep yokken acîp, mânidar bir tarzda olması tesadüfe benzemiyor."

"Birincisi: Koğuşumda muhkem demirden olan soba birden kuvvetli tabanca gibi ses verip aşağısındaki kalın ve metin demiri bomba gibi patladı, iki parça oldu. Terzi Hamdi korktu; bizi hayret içinde bıraktı. Halbuki çok defa kışta taş kömürüyle kızgın kırmızılaştığı halde tahammül ediyordu."

"İkincisi: İkinci gün Feyzilerin koğuşunda, hiç bir sebep yokken, birden su destisi üstünde duran bardak acîp surette parça parça oldu. Hatıra geliyor ki, inşaallah bize zarar dokunmadan, aleyhimizdeki dehşetli bombalar Ankara'nın altı makamatına gönderilen müdafaat nüshaları patlattırdılar; bize zarar vermeden aleyhimize ateşlenen ve kızışan hiddet sobası iki parça oldu."

"Hem ihtimal var ki, mübarek soba, benim teessüratımı ve tazarruatımı dinleyen tek ve menfaatli arkadaşım bana haber veriyor ki: 'Bu zindan ve hapishaneden gideceksin, bana ihtiyaç kalmadı.' " (1)

Bu hususu birkaç açıdan değerlendirmek mümkündür:

Birincisi, cansız varlıklar ile konuşmak ya da onları konuşturmak edebi bir sanattır ve buna "fabl" deniliyor. Fabl, ders verme gayesi ile hayvanları ve bitkileri konuşturan, düşündüren ve ekseriyetle manzum olan hikâyelerdir.

Fablların kahramanları genellikle hayvanlardır. Ama bu hayvanlar insanlar gibi düşünür, konuşur ve tıpkı insanlar gibi davranır.

Ömrü kanunsuz ve keyfi bir şekilde zindanlarda, sürgünlerde ve tarassut altında geçen Üstad'ın, soba ile olan bu muhaveresi garipsenecek bir şey değildir. Yani "Soba bile bana yapılan haksızlıklara ve zulümlere dayanamayıp tepki veriyor ve ses çıkarıyor, ama şefkatsiz ve vicdansız olan zalimler bu duruma gözlerini ve kulaklarını kapamışlar" demek sureti ile sitemini ifade ediyor.

İkincisi, sobanın gaybi bir habere alamet olması, mühim bir hâdisenin geleceğine bir işaret olması, kader açısından mümkün ve makuldür. Kalbi maddeci ve inkârcı felsefe ile yaralanmış fasık insanların, bu ince ve latif meseleyi anlaması mümkün değildir. Burada haber veren sobanın kendisi değil, Allah’ın sevdiği bir kula ilham etmesidir ki, onun patlaması o anda kalbe bir işarettir. Bazen insan çok sıkılır ve bunalır, kalbi Allah’tan müşahhas bir işaret ve alamet bekler. İşte Üstad’ın sobasının patlaması ve bardağının kırılması bu kabilden bir alamet ve işarettir.

Üçüncüsü, iman öyle bir iksirdir ki, bütün kâinatın dillerini insana tercüme ve izah eder, hikmet ve manasını idrak ettirir.

Kâinatta her şey Allah’ı tesbih edip, O’na bir şekilde ibadet ediyor. İrade ve şuur sahipleri bilerek ve irade ederek tesbih ve ibadette bulunurlarken, diğer mahlûkat ise, fıtri bir şekilde, lisan-ı halleri ile tesbih ve ibadet yapıyorlar. Ağacın meyve vermesi, arının bal yapması, koyunun süt vermesi, onarın hem vazifesi hem teşbihi hem de fıtri ibadetidir. Onlar ne yaptıklarını bilmeseler de, Allah’ın bilmesi kâfidir.

Nitekim Kur’an’ın çok ayetlerinde, şuurun alametleri hükmünde olan tesbih ve zikir cansız varlıklara izafe edilmiştir. Bu ayetlerden ikisini dikkatinize sunuyoruz:

"Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ı tesbih etmiştir. O, Aziz'dir, Hakîm'dir." (Hadîd, 57/1 )

"Yedi gök, arz ve bunların içinde bulunanlar, O'nu tesbih ederler. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiç bir şey yoktur, ama siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O, Halîm'dir, çok bağışlayandır." (İsrâ, 17/44)

(1) bk. Şualar, On Dördüncü Şua.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 13.982
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

nurani
Bunun örneklerini avam da bile cerayen ediyor. Mesela komsulukta otururken bir bardak aniden parçalanıyor. Orda bulunan herkes yorum yapabiliyor. Sen de göz var. Nazar var vs. gibi
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...