"Neme lazım ve nefsî nefsî dediren halet-i ruhiyeyi, bir temsille beyan edeceğim: Felekzede, perişan, fakat asil bir aşiretten bir cesur adamla, talihi yaver,.." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Neme lazım ve nefsî nefsî dediren halet-i ruhiyeyi, bir temsille beyan edeceğim: Felekzede, perişan, fakat asil bir aşiretten bir cesur adamla, talihi yaver, feleği müsait, diğer bir aşiretten bir korkakla bir yerde rastgelirler. Müfahare, münazara başlar."
"Evvelki adam başını kaldırır, aşiretinin zelil olduğunu görür, izzet-i nefsine yediremez. Başını indirir, nefsine bakar, bir derece ağır görür. Eyvah, o vakit 'Neme lazım, işte ben, işte ef’âlim' gibi şahsiyatla yaralanmış gururu feryada başlar. Veyahut o aşiretten çekilip veya asılsızlık gösterip, başka aşirete intisap eder."
"İkinci adam başını kaldırdıkça aşiretinin mefahiri gözünü kamaştırır, hiss-i gururunu kabartır. Nefsine bakar, gevşek görür. İşte o vakit, hiss-i fedakârî, fikr i milliyet uyanır! 'Aşiretime kurban olayım.' der."
"Eğer bu temsilin remzini anladınsa, şu müsabaka ve mücadele meydanı olan bu cihan-ı ibrette, bir müslim, mesela bir Hristiyan veya bir Kürt, bir Rum ile manen hissiyatları mübareze-i hamiyette mukabele ve muvazeneyle tezahür etse, temsilin sırrını göreceksin. Lakin şu tefavüt, herkesin zannettiği gibi değildir. Belki zahirperestlik ve sathilik ve galat-ı histen gelmiştir."
"Ey Müslüman, aldanma, başını indirme! Paslanmış bihemta bir elmas, daima mücella cama müreccahtır. Zahiren olan İslâmiyetin zaafı, şu medeniyet-i hazıranın, başka dinin hesabına hizmet etmesidir. Hâlbuki şu medeniyet suretini değiştirmesi zamanı hulûl etmiştir. Suret değişirse, kaziye bilakis olur. Nasıl şimdiye kadar bidayetinde söylenildiği gibi, nerede Müslüman varsa, Hıristiyana nispeten bedevî, medeniyete karşı müstenkif ve soğuk davranır ve kabulünde ıztırap çeker, suret değişse başkalaşır." (Sünühat, Tuluat, İşarat)
İslam âleminin zayıf, dağınık ve geri kalması cesur, hamiyetli ve gayretli bir adama ümitsizlik ve bezginlik aşılıyor ve o adamın şevk ve motivasyonu kırıp neme lazım ve nefsi nefsi noktasına zorlarken.
Batı âleminin güçlü, birlik içinde ve ileri bir seviyede olması ise korkak, gayretsiz ve hamiyetsiz bir adama ümit ve şevk aşılıyor ve onu cesur ve hamiyetli olmaya zorluyor.
Yani insan psikolojisi içinde bulunduğu toplumun şeklinden çok etkilenir ve ona göre şekillenir. Toplum güçlü, sağlıklı ve ileri bir seviyede ise birey de buna uygun olarak hamiyetli, gayretli ve motivasyonlu olur. Toplum zayıf, hastalıklı ve geri kalmış ise, birey de ona göre bencil, nemelazımcı ve gayretsiz olur.
İslam âleminin zayıf, dağınık ve geri kalmasının nedeni İslam olmadığı gibi batı dünyasının güçlü, birlik içinde ve ileri olmasının nedeni de batıl ideolojileri ya da Hristiyanlık değildir.
İslam üzeri paslanmış ya da tozlanmış bir elmas iken Batı medeniyeti ise dışı parlak göz kamaştıran bir cam parçasıdır. Elmas özü itibariyle paslanmış ya da tozlanmış da olsa daima parlak cam parçasından daha pahalı daha değerlidir.
Burada yapılması gereken bu elması cam ile değişmek değil, elmasa saykal ve cila vurmaktır. Elmas elmaslığından hiçbir zaman bir şey kaybetmez. Elmas her daim daha değerli daha üstündür. Elmasın üzerindeki tozların kısa süreliğine cam karşısında elması sönük göstermesi seni aldatmasın. Toz asli değil arizi bir durumdur ve bir gün uçup gittiğinde elmas bütün haşmetiyle camı ezip geçecektir.
Toz ve pasla işaret edilen şeyler ise İslam âlemine dışarıdan girmiş manevi hastalıklardır. Bu hastalıklara Üstadımız şu şekilde işaret ediyor:
"Birincisi: Ye'sin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi."
"İkincisi: Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi."
"Üçüncüsü: Adavete muhabbet."
"Dördüncüsü: Ehl-i imanı birbirine bağlayan nurani rabıtaları bilmemek."
"Beşincisi: Çeşit çeşit sâri hastalıklar gibi intişar eden istibdat."
"Altıncısı: Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek."
"Bu altı dehşetli hastalığın ilacını da bir tıp fakültesi hükmünde, hayat-ı içtimaiyemize, eczahane-i Kur'âniye'den ders aldığım 'altı kelime' ile beyan ediyorum. Mualecenin esasları onları biliyorum." (Hutbe-i Şamiye).
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü