"Aklın, ruhun, kalbin, duyguların ulvî vazifelerini bırakıp, süflî nefsin ve pis hevesin rezil işlerine iştirak ve yardım ettiklerinden, ehl-i îmana dünyada galebe edersin." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Kâfirler bütün enerji ve dikkatlerini dünyaya sarf ettikleri için, ehli imana dünyada geçici olarak galip gelebiliyorlar. Ehli iman bütün dikkat ve duygularını önce ahiret hayatına, daha sonra dünyaya sarf ediyorlar; bundan dolayı dünyanın üstünde kafirler gibi kuvvet kazanamıyorlar. Bu da bazen kafirlerin galebesi ile neticeleniyor.
İnsana verilen duygu ve latifelerin büyük bir kısmı, ahiret hayatı için verilmiştir. Kâfirler ise, bu duyguları küfürlerinden dolayı sadece dünyaya sarf ediyorlar. Elbette ebedi hayat için dizayn edilen bir hissiyat, çok kuvvetli ve tesirli olacaktır. Bu kuvvetli ve tesirli hissiyatlar, dünyanın önemsiz ve geçici işlerinde tam olarak sarf edilirse, o işleri tam manası ile yutar, başkasına hayat hakkı tanımaz. Müminler imanından dolayı, böyle bir vaziyete girmekten münezzehtirler. Bugün kâfirlerin maddi olarak Müslümanlara galip olmasının sebeplerinden birisi de bu noktadır.
Bu konuyu örneklerle izah eden aşağıdaki ifadelere bakalım:
"Eğer desen: Ne için ehl-i küfür ve dalâlet dünyada ehl-i hidayete galip oluyor?"
"Elcevap: Çünkü, küfrün divaneliğiyle ve dalâletin sarhoşluğuyla ve gafletin sersemliğiyle, ebedî elmasları satın almak için verilen letâif ve istidâdât-ı insaniye sermayesini, fâni şişelere, soğuk buzlara veriyor. Elbette ham cam ve câmid cemed, elmas fiyatıyla alındığı için, en âlâ cam ve en eclâ cemed alınır."
"Bir vakit elmasçı zengin bir adam divane olur, çarşıya gider, beş paralık cam parçasına beş altın verir. O zengin divaneye, herkes en iyi camlarını alır ona verir. Hattâ çocuklar da güzel buz parçalarını ona veriyor, birer altın alıyorlardı."
"Hem bir vakit bir padişah sarhoş olur, çocukların içine girer, onları vükelâ ve ümerâ-yı askeriye zanneder. Şâhâne emir verir, çocukların hoşuna gider, iyi itaat ettiklerinden güzelce bir eğlence yapar."
"İşte küfür bir divâneliktir, dalâlet bir sarhoşluktur, gaflet bir sersemliktir ki, bâki metâ yerine fâni metâı alır. İşte şu sırdandır ki, ehl-i dalâletin hissiyatları şiddetlidir. İnadı, hırsı, hasedi gibi her şeyi şediddir. Bir dakika meraka değmeyen bir şeye bir sene inat eder."
"Evet küfrün divaneliğiyle, dalâletin sekriyle, gafletin şaşkınlığıyla, fıtraten ebedî ve ebed müşterisi olan bir lâtife-i insaniye sukut eder; ebedî şeyler yerine fâni şeyler alır, yüksek fiyat verir. Fakat mü’minde dahi bir maraz-ı asabî bulunuyor veya maraz-ı kalbî var. O dahi, ehl-i dalâlet gibi, ehemmiyetsiz şeylere ziyade ehemmiyet verir. Lâkin çabuk kusurunu anlar, istiğfar eder, ısrar etmez. رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَاۤ اِنْ نَسِينَاۤ اَوْ اَخْطَاْنَا"
(1) bk. Barla Lahikası, Mesail-i Müteferrika, 220. Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar