"O Vâhiddir, Ehaddir. Her şeye kadirdir." Vahid ve Ehad isimleri arasında fark var mı ve Kadir olmaya katkısı nedir?
Değerli Kardeşimiz;
Vahid ve Ehad isimlerinin her ikisinin de manası “Allah birdir.” şeklinde verilmektedir.
Vahid; "bütün sıfatları umum mahlukatı ihata etmiş olan yegâne zat Allah’tır", demek. Yani bu isim Allah’ın, sıfatlarında şeriki olmadığını ifade eder.
Ehad ismi ise, “Varlığı vacib, ezelî ve ebedî olan yegâne zat Allah’tır.” manasına gelir. Yani bu isim, Allah’ın zatında şeriki olmadığını ifade eder.
İki tane sonsuz kudret mümkün değildir, dolayısı ile "sonsuz kudret" mefhumu içinde zımnî olarak vahid ve ehad manası da vardır.
Hatibî bu iki isim arasındaki ince farkı şöyle ortaya koyar:
“Ehadiyet zatın birliğidir, Vahidiyet ise sıfatta ortaklığı red içindir.”
Üstad Hazretleri şöyle buyurur:
"Vahidiyet ise, bütün o mevcudat birinindir ve birine bakar ve birinin icadıdır demektir. Ehadiyet ise her şeyde Hâlık-ı Külli Şey’in ekser esması tecelli ediyor demektir." (Mektubat, Yirminci Mektup, İkinci Makam)
Allah, Vahid’dir, birdir. Sıfatları bütün mahlukatı kuşatmıştır. Nihayetsiz kudret, sonsuz ilim, mutlak irade... ancak o Vahid’e mahsustur.
Allah, Ehad’dir, birdir. Mahlukatın zatlarındaki bütün noksanlıklardan, sıfatlarındaki bütün eksikliklerden, fiillerindeki bütün acizliklerden münezzeh olan ve onların hiçbirine benzemeyen yegâne bir, tek bir, benzersiz, eşsiz bir ancak odur (c.c).
Allah, Vahid’dir. Onun kemal sıfatları bütün eşyayı kaplamış, kuşatmıştır.
Bütün âlemlerde faaliyet gösteren tek kudret onun, her şeyde tecelli eden tek ilim onun.
Semadaki bütün yıldızlar da dünyadaki bütün insanlar, hayvanlar, bitkiler de onun. Denizler, nehirler, ovalar onun. Cinler, ruhanîler, melekler onun...
Ve Allah Ehad’dir, zatı birdir. Her mahlukuna müstakil bir zat ve ona mahsus sıfatlar takmış ve o mahlukunun her ihtiyacını bizzat görmekte ve onda birçok esmâsını tecelli ettirmektedir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Birinci sonsuzluk ikinciye imkan bırakmıyor. Çünkü iki ayrı sonsuzluk aklen mümkün değildir. Tıpkı bir odanın aynı anda hem karanlık hem aydınlık olmasının imkansız olması gibi. Savaş çıkma meselesi daha sonraki bir önerme daha sonra ki bir mantıki delildir. "Cem-i zıddeyn muhaldir." önermesi hepsinden önce gelir. Bir kişilik yere iki kişi sığmaz ki, sığınca savaş çıksın. İkincinin sığabilmesi için birincisinin tamamen çıkması gerekiyor. Tabiri caiz ise İlahlık koltuğuna bir kişi oturur, ikincisinin oturması mümkün değildir.