"O vekâyide siz cismen değilse de, fakat ruhen, Server-i Kâinat Efendimiz Hazretleriyle beraber idiniz tasavvur ediyorum..." İzah eder misiniz?
- Böyle olabilir mi? Üstad bunu değiştirmediğine göre, kabul ediyor; bu kapı herkese açık mı?
Değerli Kardeşimiz;
"Bin mu’cize-i Muhammediye münderic olan On Dokuzuncu Mektup, mukaddemen dahi arz edildiği vecihle, arzumun fevkinde pek ziyade ulvî ve nuranî mebâhis ve vekâyi-i risalet-meâbiyeyi beyan ve müjdeyle ruh ve kalb-i âcizîyi bahâr-ı âlem gibi gül ve gülistanlığa çevirmiştir. Bu hususta kalben hisseylediğim duygulardan mütevellid ve lâzımü’l-arz medh ü senâyı gayet parlak bir tarzda arzetmek, ehass-ı emelim ise de maalesef söylemekten âciz bulunduğumu beyanla iktifa ediyorum. Yalnız şu noktayı hissettim ki:"
"O vekâyide siz cismen değilse de fakat ruhen, Server-i Kâinat Efendimiz Hazretleriyle beraber idiniz tasavvur ediyorum. Zira o vekayi-i mezkûrenin künyesiyle, mevkiiyle, an'anesiyle kat'iyen müşahede ve ol vecihle nakil ve tahrir buyurduğunuza kani ve kailim."(1)
Bu paragrafta Sabri Ağabey On Dokuzuncu Mektub'un kerametvari ve harika bir şekilde telif edilmesine işaret ediyor. Hakikaten kısa bir zamanda hiçbir esere müracaat etmeden, ravi ve senetlerin hatasız bir şekilde nakledilmesi harikulade bir durumdur.
Diğer bir husus, ruhun derece-i hayatı hazır zamanla kayıtlı değildir. Ruhu hayat derecesine çıkanlar mazi ve müstakbeli an gibi ihata edebilirler.
İnsan inkâr ve inadı bırakıp kalp ve ruhuna iman ve ibadet ile inkişaf ve nuraniyet verse, o zaman meyyit olan mazi ve istikbal bir anda hayatlanır, salise içine sıkışmış bedeni bir anda ruhlar âleminden tut ta ebed âleminin sonu olan cennet ile irtibatlanır. Hatta ruhu tam nuraniyet kazanmış ise, zamanın kayıtlarından sıyrılıp varlığın her sahası ile bütünleşir.
İmanın nazarında yokluk ve hiçlik olmadığı için, ne mazi ademdir ne de istikbal. Her iki cihet de hayatlı ve daimîdir. İşte bu dereceler izafidir ve kişinin itikadına göre şekilleniyor.
İnsan iki yönlüdür. Birisi latif, diğeri kesif. Birisi nuranî, diğeri cismanî. Birisi maddî diğeri manevîdir vesaire. İşte letafet, nuraniyet ve maneviyat yönünden her şey çok yakın ve çok kısa iken, kesafet, cismaniyet ve maddiyat açısından her şey çok uzak ve çok uzundur.
Hele ki, insan iman ve ibadet ile nuraniyet kazanmış ise, maddî ve cismanî bütün kayıtlar ortadan kalkar. Âdeta mazi ile müstakbel hazır zaman hükmüne geçer. Bu yüzden, ruhun derece-i hayatı çok geniş ve kayıtlardan azade denilmiştir. Tam nuraniyet kazanan Peygamber Efendimiz (asm)'in mübarek bedeni bir anda mi'raca gidip gelmiş ve yüzlerce yılda bitirilemeyecek manevî seyahati bir an-ı seyyalade yapıp gelmiştir.
(1) Barla Lahikası, (25. Mektup).
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü