"Zaman-ı hazırdan mâadâ her şey mâdum ve firakların elemleriyle doludur." ifadesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Cisim maddîdir ve maddî kayıtlara mahkûmdur. Maddî kayıtlar açısından bakıldığında, maddeye hükmeden ve kayıtlayan iki ana unsur vardır. Birisi zaman, diğeri mekândır.
Evet, maddî âlemdeki zaman çok dar ve sınırlıdır. İnsan cisim noktasından bir an içine hapsolmuştur. Zamanın en alt ve küçük anı ne ise, insanın cismanî varlığı da odur. Yani insanın cismi, zamanın en küçük anı içinde hapis olmuştur, bütün sermayesi o andır. Zira cisim için, geçmiş ve gelecek ölü ve yok hükmündedir. Cismin geçmiş ve geleceği yaşaması ve hissetmesi adetullaha zıttır. Bu yüzden, İbn-i Arabi gibi mühim evliyalardan bazıları, zamanın ve mekânın yok olduğuna hükmetmişler. Bu az ve sınırlı olan zaman ve mekânı varlık rengine layık görmemişler.
Mekân açısından da insan sınırlıdır. Cisim olarak insan ancak bir yerde bulunabilir, aynı anda farklı yerlerde bulunması mümkün değildir. Yani insan fıtratının en dar ve sınırlı dairesi bu maddî ve cismanî dairesidir ki, bu dairede zaman ve mekân sarmalına hapsolmuştur.
Netice olarak, insanın maddî hayatı, zamanın “şimdiki an” boyutunda olup, geçmiş ve gelecek boyutları noktasından meyyittir, ölüdür. Maddî olarak zamanın bir dakika öncesine de bir dakika sonrasına da gidemeyiz. İşte maddî hayatımızın mazi ve müstakbel açısından meyyit, ölü olması bu cihetledir.
Zamanın bir nehir gibi akması, insanın o dar anında zevk ettiği şeylerden ayrılması manasına geliyor ki, Üstad Hazretleri buna firak elemi, yani ayrılık acısı diyor. İnsan maddî ve hayvanî cihetten bir hiç ve yok hükmündedir. Öyle ise insan iman ve ruhun derece-i hayatına girmeli, âlemini bir saliseye hapsolmaktan kurtarmalı, kalbini ezel ve ebed sultanı olan Cebab-ı Hakka bağlamalı, ulvî hasletlerle O’na yaklaşmaya çalışmalıdır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü