On Altıncı Lem'a Birinci Suali açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Üstad Hazretleri o ehl-i keşfin neden isabet edemediğini Levh-i Mahv-ı İspat ile izah ediyor. Onun velayeti hakkındaki şaibeleri kaldırmak için kaderin ince bir meselesini izah ve şerh ediyor. Şöyle ki:
"...Amma Levh-i Mahv-İsbat ise, sabit ve daim olan Levh-i Mahfuz-u A’zam’ın daire-i mümkinatta, yani mevt ve hayata, vücud ve fenaya daima mazhar olan eşyada mütebeddil bir defteri ve yazar bozar bir tahtasıdır ki, hakikat-ı zaman odur." (Sözler, Otuzuncu Söz, 2. Maksat, Haşiye)
Eşyanın Allah’ın ilmindeki hâlinde zaman söz konusu değildir; ezel-ebed beraberdir. Bunların vücuda gelmeleri ise belli bir tertip ve sıra iledir, böylece zaman ortaya çıkmaktadır.
Ezbere bildiğimiz bir şiirin başı ve sonu ilmimizde beraberce bulunur. Ama bunu söylemeye veya yazmaya başladığımızda belli bir sıra ortaya çıkar.
Bir insan bedeninin geçireceği devreler nutfede mevcuttur; ama Kitab-ı Mübin dediğimiz bu âlemde daha geniş ve ayrıntılı görüntüler var. Ayrıca Levh-i Mahv ve İspat dediğimiz levhada, şartların yerine gelip gelmediği de ehemmiyet arz eder; yani bir adamın başına gelecek şeylerin tayin ve tesbiti Levh-i Mahv ve İspat'ta buna göre gerçekleşir.
İlm-i İlahi'nin değişmesi muhaldir. Ezelden ebede kadar olmuş ve olacak bütün hadiseler gibi, ata kanununun tatbikatı da o ilmin şümulündedir. Bu kader değişmez. Değişiklikler sabit ve daim olan Levh-i Mahfûz'un daire-i mümkinatta bir defteri ve yazar bozar tahtası hükmündeki Levh-i Mahv ve İsbat'ta olmaktadır. Önce takdir edilen nice cezalar, daha sonra tövbe vesilesiyle ve ata kanunu ile affedilmekte, Levh-i Mahv ve İsbat'tan silinmekte ve kaza edilmemektedir. Nitekim bir ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır:
"Allah dilediği şeyi mahveder ve dilediğini isbat eder. Nezdinde kitabın aslı olan Levh-i Mahfuz vardır." (Ra'd, 13/39)
Zaman şeridi yazar bozar bir tahta hükmünde olduğu için, yazılar ve mukadderat son hâli ile yazılı değildir. Üstad Hazretleri bu hakikate bahsi geçen yerin devamında şöylece işaret ediyor:
"İşte bu sırra binaen, geçen Ramazan-ı Şerifte ve Kurban Bayramında ve daha başka vakitlerde, istihraca binaen veya keşfiyat nevinden verilen haberler, muallak oldukları şerâiti bulamadıkları için vukua gelmemişler ve haber verenleri tekzip etmiyorlar. Çünkü mukadder imiş, fakat şartı gelmeden o da vukua gelmemiş."
"Evet, Ramazan-ı Şerifte bidaların ref'ine Ehl-i Sünnet ve Cemaatin ekseriyetle halis duası bir şart ve bir sebeb-i mühim idi. Maalesef camilere Ramazan-ı Şerifte bidalar girdiğinden, duaların kabulüne sed çekip ferec gelmedi. Nasıl ki, sabık hadisin sırrıyla, sadaka belayı ref' eder; ekseriyetin halis duası dahi ferec-i umumiyi cezb eder. Kuvve-i cazibe vücuda gelmediğinden, fütuhat da verilmedi." (Lem'alar, On Altıncı Lem'a)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
On Altıncı Lemanın ilk sorusunun linki:
http://www.sorularlarisale.com/kulliyat/176/on_altinci_lema.html