On Üçüncü Pencere'yi başındaki ayet ve "Bütün mevcudatın lisan-ı hâl ve kal ile ettiği tesbihat" ifadesiyle izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
“...Hiçbir şey yoktur ki onu hamd ile tesbih etmesin...” (İsrâ, 17/44)
Bu ayet-i kerimede her şeyin Allah’ı hamd ile tesbih ettiği beyan ediliyor.
Allah, bütün noksan sıfatlardan münezzehtir, tesbih bu hakikati ifade eder. Yine Allah bütün kemal sıfatların sahibidir, hamd de bu hakikati ders verir. Ayette bu iki önemli ders birlikte nazara verilmiştir. Her varlık mükemmel yaratılışıyla Allah’ı tesbih ettiği gibi, kendisine verilen vazifeyi en iyi şekilde yapmakla da Rabbine ibadet etmiş olur.
“Daire-i imkânda daha ahsen yoktur.” cümlesi her şeyin en mükemmel şekilde yaratılmış olmakla Allah’ı tesbih ettiğinin bir başka ifadesidir. Şu var ki, ayetin devamında beyan edildiği gibi biz onların tesbihlerini fehmedemeyiz.
Bu dersin ilk cümlesi bu hakikati ders vermektedir. “Her şey lisan-ı mahsusu ile Hâlıkı yâd eder, takdis eder.” cümlesi, her şeyin sadece hal diliyle Allah’ın esma ve sıfatlarına ayna olmakla kalmayıp kal diliyle de tesbih yaptığını ifade ediyor. Şu var ki her mahluk kendi lisanıyla konuştuğundan insan bu tesbihleri anlamaktan acizdir.
Nitekim başta mealini naklettiğimiz ayet-i kerimenin devamında şöyle buyrulur:
“...Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, halîm’dir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir), çok bağışlayandır.”
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü