Onuncu Medarda geçen ilk ayetlerin haşirle ilgili kıyas-i temsiliyeye işaret etmesi ve son ayetin adalet delili olmasını izah eder misiniz? Ayrıca mezkûr ayetlerin haşr-i cismani ve saadet-i ebediyeyi gösterecek pek çok dürbünleri muhtevi olması?
Değerli Kardeşimiz;
İlk iki ayetin mealleri:
“Hâlbuki, o, sizi tavırlardan geçirerek (tavır tavır, safha safha) yaratmıştır.” (Nuh, 71/14)
“De ki: Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılanı hakkıyla bilendir.” (Yâsîn, 36/79)
Söz konusu kıyas-ı temsilî, insanın kendi ilk yaratılışını düşünüp, kıyas yoluyla, ikinci yaratılışının da mümkün olduğuna hükmetmesidir. Birinci ayette insanın kademeli olarak, safha safha yaratıldığı beyan ediliyor. İnsanı bu dünyada tedricen yaratan Cenâb-ı Hak, elbette âhirette onu bir anda da yaratabilir. Nitekim âyette geçen halk kelimesi hem “mahluk” hem de “yaratma” mânasına geldiğinden “Her yaratılanı hakkıyla bilendir” mealindeki ayete “O, her yaratmayı hakkıyle bilendir” ve “O, yaratmanın her çeşidini bilir” şeklinde de mana verilmiştir. Yani, Hz. Âdem’i (as.) topraktan yarattığı gibi, Hz. İsa (as.)’yı babasız yaratmış, diğer insanları da anne-babayı vesile ederek yaratmıştır.
Sonsuz ilim ve kudret sahibi olan Allah, dileseydi bütün insanları bir anda da yaratabilirdi. Ama bu hikmet dünyası olan kâinat bir anda yaratılmadığı gibi, çekirdekler de bir anda ağaç olmuyorlar; yumurtalar bir anda tavuk olmadıkları gibi nutfeler de bir anda insan olmuyorlar. Ahirette ise kudret daha hâkim olduğundan her şey gibi, insan da bir anda yaratılacaktır. Zira “O, yaratmanın her çeşidini bilir.”
وَمَارَبُّكَبِظَلاَّمٍلِلْعَبِيد yani "Rabbin, kullara (zerre kadar) zulmedici değildir.” âyet-i kerimesinin adalete delil olması:
Ayetin tamamının meali şöyledir:
“Kim iyi bir iş yaparsa kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Rabbin, kullara (zerre kadar) zulmedici değildir.” (Fussilet, 41/46)
Zulüm kelimesi bize Altıncı Söz’deki şu cümleyi hatırlatıyor:
"En kıymettar âletleri en kıymetsiz şeylerde sarf edip nefsine zulmettin.”
İşte ayet-i kerimede geçen “Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir.” fermanı, insanın kendine yaptığı bu zulmü ders vermekte, insanı yaratan, ana rahminde tavırdan tavıra geçirerek en mükemmel bir varlık haline getiren, bedenindeki bütün organlarına ve hücrelerine; ruhundaki bütün duygularına ve hissiyatına sonsuz hikmetler takan Allah, elbette böylece terbiye ettiği bir insanı haksız yere cezalandırmaz; ona zerrece zulmetmez.
İyi işlerine kat kat mükâfat vereceği gibi, kötülüklerinin de cezasını misliyle verecektir. Sevapların en az bire on yazılması, günahların ise bir yazılması gösteriyor ki, mizanda sevapların ağır gelmesinde bu ilahi ihsanın büyük hissesi olacak ve buna rağmen bir kulun günahları sevaplarına galip gelirse cezasını hakkıyla çekecek, kendisine zerrece zulmedilmeyecektir.
"... Bak Cenâb-ı Hakk'ın fazlına ve keremine! Seyyieyi bir iken bin yazmak, haseneyi bir yazmak veya hiç yazmamak adalet olduğu halde; bir seyyieyi bir yazar, bir haseneyi on, bazen yetmiş, bazen yedi yüz, bazen yedi bin yazar. ... "(1)
Konuyu Üstad Hazretlerinin şu hikmet dersiyle noktalayalım:
"Bütün validelerin şefkatleri rahmet-i İlahiyenin bir lem’asıdır."(2)
Anne ve babadan insan meyvesi yaratan ve onu hayatının her safhasında şefkatle besleyen sonsuz bir rahmet sahibi, elbette zerre kadar zulmetmez. İnsanın uğrayacağı her türlü azap onun kendi isyanlarının meyveleridir.
Dipnotlar:
1) Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, İkinci Mebhas.
2) age., Yirmi Dördüncü Söz, Beşinci Dal.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü