"Ravza-i Mutahharanın levha-i müzeyyene ve münevveresi" hakkında bilgi verir misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"كُلُّ شَىْءٍ مِنَ الْحَبِيبِ حَبِيبٌ sırrınca, 'Habîb’in diyarından gelen her şey mahbubdur.' Ve onun içinde bir, bilhassa Ravza-i Mutahharanın levha-i müzeyyene ve münevveresi vardı. Bir kısım sanat-ı İlâhiyenin bir nevi küçük müzehanesi şekline getirdiğim hücremin duvarına, o levha-i mübarekeyi dahi tâlik ettim ve karşısında oturdum; derince, müştâkane temâşâya başladım. Birden, o levhada bana ihtar eder gibi kalbime geldi: Bizler senin risalelerinin manidar işaretleriyiz. Fesübhânallah dedim, bu hediye içinde sırlar var."

"Tetkike başladım. Baktım ki, gönderdiğim risaleler kaç parçadır; her bir parçaya mukabil bir nevi hediye var. Yirmi bir parça, hem risalelerden hem teberrükten saydım. Bu çeşit teberrükü, şimdiye kadar işitmemiştim. Hiçbir hacı böyle bir zamanda, böyle merak edip, her neviden bir kısım alsın hem benim hesabıma Medine-i Münevverenin mübarek eşyasını bana ayırıp göndersin... Bu demek Nuh muh işi değil. Ravza-i Mutahhara sahibinin bu teberrük içinde bir iltifatı vardır."

"Madem kitapların parçaları ve hediyelerin nevileri birbirine tevafuk ediyor. Öyleyse her bir nevi, bir nevi kitaba işareti var, münasebeti var. Şu gözümün önündeki levha ise, Mu’cizât-ı Ahmediye namında aslı beş parçadan ibaret On Dokuzuncu Mektuba muvafakat münasebeti var. Çünkü, şu levha o Ravza-i Mutahharanın ve Hücre-i Saâdetin suretini gösterdiği gibi, Mu’cizât-ı Ahmediye risalesi dahi, Asr-ı Saâdetin manevî suretini almıştır. Şu beş minare, o beş parçaya işaret ediyor. Şu kubbe Mirac Risalesine bakıyor." (Barla Lahikası, 212. Mektup: ...Nuh Bey, Molla Abdülmecid, Molla Hamid)

Burada Üstad'ımıza Vanlı Nuh Ağabeyimizin gönderdiği ve Peygamber Efendimizin (a.s.m) mübarek ravzasını ve kabrini gösteren bir tablodan bahsedilmektedir. Nuh Ağabeyin, hacdan Peygamber Efendimizin (asm) kabrini gösteren bir levhayı Üstad'a hediye ettiğini anlıyoruz. Bu tablo Peygamberimizin mübarek evini ve mecidini resmen gösterdiği gibi, Peygamberimizin mucizelerinden bahseden On Dokuzuncu Mektub olan Mu'cizat-ı Ahmediye Risalesi de âdeta "Asr-ı saadeti gösterir ve resmeder." vaziyette olduğu ifade edilmektedir.

"Hiçbir hacı böyle bir zamanda, böyle merak edip, her neviden bir kısım alsın hem benim hesabıma Medine-i Münevverenin mübarek eşyasını bana ayırıp göndersin…"

Üstad'ımız; Nuh Ağabeyimizin gönderdiği hediyelerin sayı itibariyle, tamı tamına Üstad'ımızın kendisine gönderdiği 21 adet risalelere tevafuk ettiğini ifade ediyor. Bu durum ise tam bir tevafuk olduğundan bir hacının bunu bilerek yapmasının mümkün olmadığını ifade ediyor. Bunun da ancak bir iltifat-ı Peygamberi (a.s.m) olduğunu ilan ediyor.

“Sonra, o mübarek mâ-i zemzem, büyükçe bir şişe ve parlak nuranî bir surette içinde çıkması... Dedik ki: Madem o levha-i mübarek Mu’cizât-ı Ahmediyeye, o yedi nevi hurma mârifetullaha ve resâil-i tevhide işaret var.”

Üstad'a gelen o hac hediyeleri içerisinde, tablo ve levhanın yanında zemzem ve yedi çeşit hurmanın da gönderildiği ifade edilmektedir. Bunun da marifetullah ve tevhid risalelerine işaret ettiği beyan edilmiştir. Zemzem suyu ise, Kur’an’ın ilk nazil olduğu beldeye Mekke'ye işaret ettiğinden, Üstad bunu Kur’an’ın i’cazını (mucizeliğini) anlatan Yirmi Beşinci Söz’e bir işaret olarak görmüştür.

Özetle;

  • Medine-i Münevvere’den gelen mübarek hediyeler, Risale-i Nur hizmetine ve Kur’an’a olan bağlılığın manevi bir makbuliyet işareti ve Ravza-i Mutahhara’dan bir iltifat olarak görülmüştür.
  • Hediyelerle Risale-i Nur’daki çeşitli Risaleler arasında tevafuklar ve anlamlı işaretler bulunmuş, bunlar hizmetin ihlas ve sadakatle yürütülmesi sayesinde bir inayet-i ilahiye olarak yorumlanmıştır.
  • İhlas ve sadakatin, velayet gibi manevi dereceleri aştığı belirtilerek, hizmetteki başarıların şahıslara değil, hizmetin samimiyetine ve Allah’ın lütfuna bağlı olduğu vurgulanmıştır.

Netice; Üstad'ımızın her meseleden hizmetimize dair bazı işaretleri bulmaya çalışması, aslında Allah'ın kâinattaki her şeyi bizzat dizayn ettiğinin ve dolayısıyla kainatta tesadüf olmadığının ve her yerde ve işte tam bir tevhid hakim olduğunun ve hizmetimizin tam bir inayet altında olduğunun izahını da yapmış oluyor.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 269
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...