"Rejimi reddetmek ne vazifemizdir, ne de kuvvetimiz var. Ve ne de düşünüyoruz ve ne de Risale-i Nur izin veriyor. Fakat biz kabul etmiyoruz,.." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Üstad Hazretleri, bu tavrı ile takipçilerine nasıl bir mücadele metodu takip etmesi gerektiğini tarif ediyor. İslam âleminde bir yanlış ya da dine zıt bir hal varsa, bunu düzeltmenin yolu emniyet ve asayişi ihlal etmek ya da kargaşa çıkarmak tarzında değildir. Dâhildeki yanlışlar, sabır ve tavsiye ile düzeltilir. Dâhilde kavga ve siyasî gerilimlerle mücadele caiz olmaz. Lakin asayişi bozmamak, toplumun zarar görmemesi için şiddet ve kavgadan uzak durmak, o yanlışı desteklemek ve taraf olmak manasına gelmez.

Üstad Hazretlerinin bu gibi ifadelerinde asıl verilen mesaj, yanlışı ne kabul edin ne de düzelteyim derken başka şeyleri kırıp dökmeyin, diyor. Ehl-i sünnetin mühim bir prensibi olan; "dâhilde müsbet hareket etmek" bizim esas düsturumuzdur.

Üstad Hazretleri bu cümlelerinde cumhuriyetin şekilde ve isimde kaldığını, hakiki olarak uygulanmadığını ve bu isim adı altında keyfî ve cebrî bir idare anlayışının yattığını ve buna da itaat etmeyeceğini ifade ediyor.

Keyfî ve cebrî bir idare ile demokrasi asla bağdaşmaz. Bugün bu daha bedihî bir şekilde tezahür etmiştir. Üstad Hazretlerinin kabul etmediği ve reddettiği rejim, bu köhne keyfî ve cebrî idare anlayışıdır, yoksa cumhuriyet ve demokrasi değildir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 5.876
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Ziyaretçi (doğrulanmadı)

"Rejime ilmen inanmamak suç değildir. Mesela, siz laikliğe itaatle memursunuz, itikad ile değil. Yani bir insan devlete itaat etmekle memurdur, iman etmekle memur değildir." Bu ifadeleri açıkla mısınız?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

"Kim Allah’ın indirdiği ahkâm ile hükmetmezse işte onlar tam kâfirdirler." (Maide, 5/44)

Bazı ifrat guruplar ayetteki, "Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenler..." ibaresini amele yorumlayarak, her günahkarın ya da Allah’ın emrine muti olmayanın kafir olacaklarını ifade etmişlerdir.

Haricîler, bu âyeti görüşlerine delil geti­rerek, "Bu, Allah'ın indirdiği hükümden başka bir hükümle hükmeden herkesin kâfir olduğu hususunda bir nasstır. Günah işleyen herkes, Allah'ın indirdiğinden başka bir hükümle hükmetmiş olur ve binaenaleyh kâfir olması gerekir." demişlerdir.

Kelamcılar ve müfessirler, Hâricilerin ortaya attığı bu şüpheye, şu şekilde cevap vermişlerdir:

İkrime şöyle demektedir:

"Hak Teâlâ'nın, "Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse..." ifadesi, hem kalbi, hem de lisanıyla inkâr edenleri içine almaktadır. Kalbiyle onun Allah'ın hükmü olduğunu bilip, sonra da lisanıyla onun Allah'ın hükmü olduğunu ikrar edip de, buna zıt olan şeyleri yapan kimseye gelince, o da Allah'ın indirdiğiyle hükmetmiş; ama onu bilfiil yapmamış olur. Binaenaleyh, böyle bir kimsenin bu âyetin hükmüne dahil olması gerekmez..."

İşte, sahîh olan cevap budur. Allah en iyi bilendir.(1)

Üstad Hazretlerinin bakış açısı yukarıda vermiş olduğumuz Ehl-i sünnetin çizgisine mutabık bir bakış açısıdır. Yani kim Allah’ın hükmettiği bir şeyi kalp ile tasdik, dil ile ikrar etmez ise, o kimse kafirdir. Yoksa o hüküm ile amel etmemesi küfrü gerektiren bir şey değildir. Zira amelsizliğin tek nedeni itikatsızlık değildir. Bazen insan iman zayıflığından, nefis ve hevanın ağır basmasından da günaha girebilir. Her günahkarı bu ayet kapsamına almak makul ve gerçekçi bir yaklaşım değildir.

Bu laik bir rejimde yaşayıp kalben inanmadığı halde, mecbur kalarak uyduğu yasalar için de aynı ve geçerlidir. Kalp ile amel bazen ters düşebilir. Laikliğe itaat etmek küfür değil, bir mazerettir.

(1) bk. Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 9/86-87.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...