Risale-i Nur Derslerinde; metni az okuyup, fazlaca izahat verenlere karşı, bakış açımız nasıl olmalı?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Zannederim ki, hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş; başka yerlerde aramaya lüzum yok. Yalnız bazen izah ve tafsile muhtaç kalmış. Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor. Ve inşaallah vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşir ve tâlimle, belki Yirmi Beşinci ve Otuz İkinci Mektupları telif ile ve Dokuzuncu Şuânın Dokuz Makamını tekmille ve Risale-i Nur’u tanzim ve tertip ve tefsir ve tashihle devam edecek." (Kastamonu Lahikası, 35. Mektup)

Risale-i Nurlar iman ve İslam esaslarında Ümmet-i Muhammedin imanını kurtarmak ve muhafaza etmek için telif edilmiştir; muhatabı tüm insanlardır. İnsanların ise anlayış ve muhakeme açısından sayamayacağımız kadar farklılık ve mertebeleri vardır. Bu insanların ve Müslümanların %60-70’i ise avamdır. Avam ise hakikatleri çıplak olarak idrak edemezler. Mutlaka kültürlerine ve seviyelerine uygun bir tenezzül icap eder.

Hakikatleri net ve çıplak görme liyakatine haiz olanlar için Risale-i Nur’un bizzat kendisi kâfi ve vâfidir. Zaten o makamda olan insanlar membaından ve kaynağından istifade ederler. Bu zevat için tevile, izaha ve malumat aktarmaya ihtiyaç yoktur. Hatta bazen can sıkıcı bile olabilir. Ama Risale-i Nur rahle-i tedrisinde oturanlar, hakikati bizzat tahkik ve nüfuz etmeye kifayetli değillerse, bu defa da anlayamadıklarından dolayı bizzat hakikatten rahatsız olup istifade etmezse usanır, fayda görmezse meslek ve meşrep değiştirir. Bu sebeple ders makamında olan kardeşlerimiz ders ortamlarının nabzını iyi tutmalıdır. Her şeyin ifratı da tefriti de zararlıdır. Nabzı iyi tutan kardeşlerimiz ise cemaatin seviye ve idrakine göre konu seçmeli ve muhatabın anlayacağı şekilde usandırmadan ve bıktırmadan tefekkürü keyiflendirebilmelidir. Bu da elbette maharet ister.

Bu noktada mahareti olmayanlar bu işe kalkışmamalıdırlar. Çünkü konu iman ve İslam hakikatleridir. Taklitçilik de doğru değildir. Kimse sadece okunmalı veya izah edilmeli diye dava edemez. Bu mesele şahıslara, zamana, konuya, ders yapan zevata göre farklılıklar arz eder. Yeri gelir füyûzât için saatlerce okunabilir. Yeri gelir ufak tefek dokunuşlarla mesele seviyelendirilir, yeri gelir bir matematik problemi çözmek gibi üzerinde derin mütalaa ve tefekkür âlemine girilir. Üstad'ımız bazen bu anlamda tefekkür mevzuunu saatlerce keyiflendirerek sürdürürmüş. Bazen de ruhunun ve kalbinin teneffüs ve ihtiyacatı için saatlerce dinlermiş. Hatta saff-ı evvel ağabeylerin bazıları, Risale-i Nurları yaymak birinci derecede olunca, sadece kopya çekerek eserler çoğaltılmış. Hatta anlamları bilinmese dahi yazarak çoğaltmak bir nevi ibadet olarak düşünülmüş.

Demek ki faziletler, hayırlar, şerler, sevaplar, çirkinlikler ve günahlar hangi vasıfta ve özellikte olursa olsun hepsi nispidirler. Zamana, mekâna, adama, şahsa, cemaate, cinse, makama, ilme ve irfana göre mahiyet farklılıkları oluşur. Bu sebeple neyi ne kadar hangi amaçla yaptığımız önemlidir.

Muazzez Üstad'ımız bu meseleyi şu şekilde güzelce özetlemiştir: "Marifetullahın şahitleri, burhanları üç çeşittir... (su gibi, hava gibi ve nur gibidir)." (bk. Lem'alar, On Yedinci Lem'a, Onuncu Nota) buyurmuştur. Kur'anın aynası olan Risale-i Nur’un hakikatleri de aynı şekilde ruh, kalp ve akla hitap eden su gibi, hava gibi ve nur gibi özellikler taşır. Bu da şunu gösteriyor ki elle tutulanla, gözle ihata edilen veya ruhla temaşa edilen gıdalar mütefavittir.

Nasıl ki bir adamın suyu içtiği şekilde yemeği yiyemediği gibi, havayı teneffüs etmek ve gönlü tatmin etmek de bambaşka bir meseledir. Bazı gıdalar çiğnenmedikçe yutulmaz ama suyu kimse çiğneyerek yutamaz. Havayı teneffüs etmek için ise bir kap veya tutmaya ihtiyaç yoktur.

Bu sebeple Tabiat Risalesi, Kader Risalesi, Pencereler, 29. Söz vs. gibi çiğnenmesi bile zevk veren hakikatler üzerinde erbabı olan vasıflı insanlar tefekkürü genişletebilirler. Bu tefekkür genişledikçe; onun bir anı bir yıllık nafile ibadetten daha hayırlı olduğu bir hakikattir.

Merhum Zübeyir Ağabeyimiz üniversite gençliğine bırakın izah etmeyi tabiri bile Kur’anî olmayan Konferans hazırlamış ve gençlere Risale-i Nur hakikatlerini o çerçevede anlatmıştır. Çünkü Belagat, muktezâ-yı hâle mutabakattır. Hatta bu Konferansı Üstad'ımızın da tensibiyle Sözler kitabının arkasına bile yerleştirmişler.

Ayrıca bir insanın diğer insanlara karşı kalbinin derinliklerinde gizlemiş olduğu duygu ve düşünceler, maalesef atmosferi boyuyor. Bazı insanlar muhabbet etmediği ve sevmediği hafızların okuduğu Kur’an’dan bile rahatsız olabiliyor. Bu sebeple bir meseledeki rahatsızlık tarafeynle ilgilidir.

İnsanların bakış açıları niyet ve nazarları eşyanın mahiyetini değiştirir. Bu konuda bu kadar hassasiyetli bir ruhumuz varsa; kendimize terettüp edeni de ifa edebilirsek; problemlerimiz veya yaklaşımlılarımız belki de mahiyet değiştirebilir.

Cemaatin içerisinde temayüz etmiş birkaç zevat olabilir. Ekseriyet avam ise ve hakikati idrak etmekten aciz iseler çoğunluğu esas almak ve onların seviyelerine göre hitap etmek Allah’ın âdeti olup Kur’an’ın da ahlakıdır.

Kur’an umumi bir mürşittir; halkasında oturan tüm beşeriyettir. Çoğunluk ise avam olduğundan Kur’an-ı Kerim'de ilk manalar ve hakikatler avamın anlayacağı şekilde nazara verilmiştir. Havassınki ise perdeler arkasında gizlidir. Çünkü irşatta ekall eksere tabiidir. Zira avama yapılan hitaptan havas hissesini alır fakat havassa yapılan hitaptan avam mahrumiyette kalır. İşte burada önemli olan hiçbir tarz ve usulü dava etmeden, her tarzın ve meşrebin; mutlaka zamanı, mekânı, makamı ve muhatabı vardır düşüncesiyle hareket edilmeli. Esas omurga insanların imanına hizmet ve onun kurtulmasıdır. Hedef ve merkeze bu konursa, vesilelerdeki farklılık düşünce ve yaklaşım problemlerimizi çözebilir.

İlave bilgi için tıklayınız:

- "Vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşir ve tâlimle..." Tekmil ağırlıklı izahı nedir, bu tavsiye ağabeylere mi münhasırdı?

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 595
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Kullanıcı

"Merhum Zübeyir Ağabeyimiz üniversite gençliğine bırakın izah etmeyi tabiri bile Kur’anî olmayan Konferans hazırlamış ve gençlere Risale-i Nur hakikatlerini o çerçevede anlatmıştır. "

Bu konferansın tabirinin Kur'ani olmamasını nasıl anlamalıyız? 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale
Burada Kurani olmama tabiri ona aykırı ona uygun olmayan demek değil yöntem ve tarz olarak bir tefsir bir tevil gibi Kur'an'i bir yöntem yolla değil konferans gibi bir yolla bir şeyler anlatmış demektir. 
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...