"Vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşir ve tâlimle..." Tekmil ağırlıklı izahı nedir, bu tavsiye ağabeylere mi münhasırdı? Benzer kelimeler anlatım bozukluğuna sebep değil mi?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Risale-i Nur'un üslubuna dikkatle bakıldığında, eş manalı kelimeleri gerek talim için, gerekse de metin zenginliği için sıralandığını görüyoruz. Bu, bir anlatım bozukluğu değil, bilerek ve kasıtlı olarak bir kaidenin tatbikidir.

Edebiyat sahasındaki farklı anlatım metotları kullanmak, hatta benimsenmiş dilbilgisi kaidelerine riayet etmemek sureti ile edebî eserler veren çok meşhur yazarlar ve çizerler vardır. Nesir cümlesini şiire aktaran beş hececiler buna misal olarak verilebilir.

Risale-i Nur'un kendine mahsus bir üslubu vardır. Bu yüzden, bazı alışmış olduğumuz imla tarzlarından ve dilbilgisi kaidelerinden farklı üslubunu bir kusur, bir eksiklik gibi görmek doğru değildir.

Bazı kelimeler mana olarak birbirlerine yakın gibi de dursalar, aralarında bazı ince farklar olabilir. Mesela Ehad ile Vahid kelimesi mana olarak bir birine çok yakındır ama, aralarında ciddi bir mana farklılığı vardır. Ehad cüz’î şeylerde tecelli eden tevhid için kullanılır, Vahid ise küllî şeyler üstünde tecelli eden tevhid için kullanılır.

"Evet, Risale-i Nur size mükemmel bir mehaz olabilir. Ve ondan erkân-ı imaniyenin her birisine, mesela Kur'ân kelâmullah olduğuna ve i'câzî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı burhanlar cem edilse ve hâkezâ, mükemmel bir izah ve bir hâşiye ve bir şerh olabilir. Zannederim ki, hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş; başka yerlerde aramaya lüzum yok."

"Yalnız bazan izah ve tafsile muhtaç kalmış. Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor. Ve inşaallah vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşir ve tâlimle, belki Yirmi Beşinci ve Otuz İkinci Mektupları telif ve Dokuzuncu Şuânın Dokuz Makamını tekmille ve Risale-i Nur'u tanzim ve tertip ve tefsir ve tashihle devam edecek." (Kastamonu Lâhikası, (35. Mektup)

Tahşiye: Derkenar, hâşiye yazma ve yazılma. Bir sahife içinde geçen cümlenin ya da kelimenin izah ve manasını sahifenin altına yazmadır. Mesela Risale-i Nur'un içinde geçen bir cümle hakkında Üstad'ın bir talebesinin bir hatırasını veya manasına ışık tutacak bir izahı sahifenin altına yazmasına "tahşiye" denir.

Talim: Öğretmek ve yetiştirmek manasındadır. Üstad Hazretleri talebelerine; "Sizin vazifeniz Risale-i Nur'un ulvi hakikatlerini gelecek nesillere ya da haberi olmayanlara aktarmak ve talim etmektir. Bu davayı götürecek yeni talebeleri yetiştirmek sizin vazifenizdir" demek istiyor.

İzah: Açıklamak, bir şeyi anlaşılır hâle getirmektir.

Risale-i Nur'un mevzuları çok derin ve mücerred olmasından dolayı, anlaşılması için izaha ihtiyaç vardır. Nur talebelerinin bir vazifesi de bu derin ve mücerred manaları izah etmektir. Bilakis Üstad Hazretlerinin dönemi değil, şimdiki nesil, Risale-i Nur'un üslubuna ve diline çok uzak olduğu için izah meselesi bu zamanda bir ihtiyaç halini almıştır. Bu sebeple şerh, izah ve tekmili Üstad Hazretlerinin dönemindeki talebelerine tahsis etmek manasız ve yanlış olur.

Risale-i Nur mesleği, tahkik mesleğidir. Bu bakımdan söylenen bir metin veya cümle fikir süzgecinden geçirilmeli, mantık ile muhakeme edilmeli, hikmet gözlüğü ile tartılıp tahlil edilmeli ve o kelamın hangi makamda ve ne maksatla söylenmiş olduğuna bakılmalıdır. Sadece sathî bir bakışla asıl nazara verilmek istenen mana anlaşılmaz, hakikat perdelenir ve yanlış anlamalara sebebiyet verilir.

Risale-i Nurlar ucu bucağı, eni boyu ve derinliği görünmeyen bir marifet hazinesi ve hakikat deryasıdır. Elbette ki, her okuyucu bu deryanın derinliklerine dalamaz ve orada yüzemez. Bazıları onun sahilinde dolaşıp dururken, gavvas olanlar o deryanın derinliklerine dalar, çeşit çeşit mücevheratlar, pırlantalar ve zümrütler çıkartır. Evet, herkes denizden kabı kadar su alır. Denizlerde ve deryalarda sayısız mahlûkat var. Orada hamsi balığı da su içer, balina da. İğne kadar bir balık ta yüzer, balina balığı da.

Bu eserleri dikkatle okumayanlar, onda gizli olan derin manaları anlayamaz, onun zerafet ve letafetini hissedemezler. İdrak ayrı bir nimet ve İlahi bir lütuftur. Şerh ve izah kalp ve ruhumuzu mest etmeli ve tefekkürümüzü genişletmelidir. Risalelerdeki hakikatleri tam olarak anlamamış olan kimseler şerh ve izah yapmamalıdırlar. Aksi halde yapılacak şerh ve izahlar, faydadan ziyade zarar verir.

Evet, şerh ve izahta makam ve maksadı dikkate almayan bir te’vil, kelamı gayesinden saptırır, hikmet ve hakikate ters düşer, fikrî muvazeneyi bozar. Şerh ve izah yapılırken asıl nazara verilen mana saptırılmamalıdır.

Şerh, kelime olarak izahtan daha geniş ve daha şümullüdür. Risale-i Nur'un metinleri üzerinde şerh ve yazılar yazmak, daha geniş kitlelere götürmek içindir. Mesela kalemi kuvvetli olan bir Nur talebesi, Risale-i Nur'un bir meselesini alıp kendi üslubu ile onu genişleterek bir kitap yazsa, bu şerh sınıfına girer. Üstad Hazretlerinin bu ifadeleri bu tarz bir şerhe izin vermektedir.

Tekmil, kelime olarak eksik bir şeyi tamamlamak ve kemale erdirmek demektir. Kelime manası olarak Risale-i Nur'a pek uygun düşmüyor. Zira “Risale-i Nur eksik ve yetersiz, bu yüzden siz bu eksik ve yetersiz yerleri tamamlayın”, gibi bir mana çıkıyor ki bu Nurlara haksızlık olur.

Öyle ise bu kelimeyi şu şekilde anlamakta bir mani yoktur; Risale-i Nur'un kemalini insanlığa ulaştırmak ve duyurmak sizin vazifenizdir. Çünkü bir eser ne kadar kemalde de olsa, insanlığa ulaşmamışsa eksiktir, nakıstır. Öyle ise asrın iman hususundaki bütün dertlerine deva olan bu eserleri hedefine ulaştıralım ki kemali tekmil olsun.

Netice olarak bu mektupta ifade edilen şerh, izah ve tekmil vazifesi bir döneme mahsus olmayıp, bütün dönemleri içine alan, geniş ve baki bir tavziftir. Bu kelimeler müteradif yani eş manalı değil, ince farkı ve imtiyazı olan kelimelerdir. Dolayısı ile her bir kelime Nur talebelerine ayrı bir vazife ve mes’uliyet yüklüyor. Bu yüzden, anlatım bozukluğu gibi görünen husus sadece bir aldanmadır.

Ayrıca Üstad Hazretleri, bırak şerh ve izahı, telif gibi ağır bir yüke cevaz vererek mutedil şekilde yapılan şerh ve izaha karşı çıkmanın ne kadar dar bir bakış açısı ve mantıksız bir yaklaşım olduğunu ortaya koymuş oluyor. Evet telif, şerh ve izahtan daha ileri ve daha geniş bir izindir. Telife izin verenin ondan daha hafif olan şerh ve izaha karşı olması düşünülemez.

Detaylı bilgiler için aşağıdaki linkleri inceleyebilirsiniz:

- RİSALELERİN ÜSLUBU HAKKINDA
- RİSALE-İ NUR'UN DİLİ VE ÜSLUBU ÜZERİNE
- Risalelerde, aynı anlama gelen kelimelerin ard arda kullanılmasının ne gibi hikmetleri olabilir?
- Risale-i-Nur'da sentaks / söz dizimi bozukluğu olduğu ve bu nedenle anlaşılmadığı iddia edilmektedir. Ne dersiniz?

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 4.740
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Ziyaretçi (doğrulanmadı)
izahinz icin teşekkür ederim şerh izah ve tekmili ayri ayri aciklamanz güzel olmus
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...