"Risale-i Nur dünya işlerine alet olamaz, dünya işlerine siper edilmez." İzah eder misiniz? Dünyevi maksatlar neler olabilir, uhrevi makamlar da bunun içerisine girer mi?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Risale-i Nur, halis iman ve Kur’an hizmetidir. Şayet dünyanın gelip geçici adi işlerine vasıta haline dönüştürülürse, samimiyet ve ihlası gider, tesiri kalmaz. Bu sebeple Risale-i Nur dünya işlerine asla vasıta yapılmamalıdır. Ya da dünya işlerine karıştırılmamalıdır. İnsanlar samimiyetsiz ve dünya işlerine vesile yapılan şeylerden nefret eder ve onu dinlemezler. Şayet Risale-i Nurlar dünya işlerinin vasıta haline getirilir ise; insanlar Risale-i Nur'daki yüksek iman hakikatlerinden mahrum kalır. Bu sebeple Nur talebeleri azamî ihlas ve samimiyet ile mükelleftirler; yoksa vebali çok ağır ve çetin olur.

Risale-i Nur'un o eşsiz ilminden gelen feyzi; cemaatin şahs-ı manevîsinden çıkan kuvvet ve tesiri şahsî menfaatlerimiz istikametinde kullanma düşüncesi ve niyeti, Risale-i Nur'u dünyaya âlet etmektir.

Risale-i Nur'u; “işlerim iyi gitsin, kazancım bereketli olsun” niyeti ile okumak, bir cihetle, Risale-i Nur'u dünyaya âlet etmek sayılır. Zira bereket maksat değil, ikram olarak verilen bir hediyedir.

Risale-i Nur'u sırf çevre edinmek veya ticarî bir pazar teşekkül ettirmek gayesi ile okumak da, bir cihetle Risale-i Nur'u dünyaya âlet etmek demektir.

Risale-i Nur'u Allah’ın rızasına ulaşmada bir vesile olarak görmek değil de, manevî makamları elde etmede bir vesile olarak görmek de bir cihetle dünya hesabına bir bakıştır. Misalleri çoğaltmak mümkün.

Netice olarak, Risale-i Nur'u Allah’ın rızası dışında hangi maksatla kullanırsak kullanalım, dünya için kullanmış oluruz.

Kısacası Risale-i Nur'u hiçbir dünyevî gayeye âlet etmemek gerekir. Risale-i Nur'un en büyük kuvvet ve tesiri ihlası esas almasındadır. Şayet bu ihlas herhangi bir dünyevî maksat uğruna bozulursa, o zaman Risale-i Nur'un tesiri azalır.

Risale-i Nur uhrevî makamlara da âlet edilmemelidir. Bu husus Risale-i Nur'da şu şekilde ifade edilmektedir:

"Şimdi bu zamanda hiçbir şeye âlet ve tâbi olmayan ve her gayenin fevkinde olan hakaik-i imaniyeyi fıtrî ubudiyetle muh­taçlara tesirli bir surette bildirme­nin bu dehşetli zamanda çâre-i yegânesi ve imanı kurtaracak ve kat’î kanaat vere­cek, bu tarzda, yani hiçbir şeye âlet olmayan bir ders-i Kur’ânî lâzımdır ki, küfr-ü mutlakı ve mütemerrid ve inatçı dalâleti kırsın ve her­kese kanaat-i kat’iye verebilsin. Böyle bir derse, bu zamanda bu şe­rait dahilinde hiçbir şahsî ve uhrevî ve dünyevî, maddî ve mâ­nevî bir şeye âlet edilmediğini bil­mekle kat’î ka­naat gelebi­lir..."(1)

(1) bk. Emirdağ Lâhikası-II, 69. Mektup.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 4.807
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...