"Derd-i maişet sersemliğiyle, ekser halk ahiret işlerine ikinci derecede bakmalarından, ehl-i dalalet istifade edip onları avlıyorlar..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Derd-i maişet sersemliğiyle, ekser halk ahiret işlerine ikinci derecede bakmalarından, ehl-i dalalet istifade edip onları avlıyorlar. Risale-i Nur şakirtleri kanaat ve iktisat düsturlarıyla bu manevi hastalığa da mukabele ederler inşaallah." (Kastamonu Lahikası, 108. Mektup)
İnsanları geçim sıkıntısına düşüren sebeplerin başında; israf ve kanaatsizlik geliyor. İhtiyacından fazla harcama yapan kişi, masraflarını karşılayamaz, sıkıntıya düşer. Sonra aşırı hırs gösterir, fazla çalışır yine masrafları karşılayamazsa faiz gibi haramlara bulaşır.
Bu iki hastalığın reçetesi ise, iktisad ve kanaattir.
"Kanaat eden, iktisad eder; iktisad eden bereket bulur." (23. Mektub)
Kanaat; sebeplere müracaat ettikten ve üzerine düşen vazifeleri yaptıktan sonra, Allah’ın ihsan etmiş olduğu neticeye razı olmaktır. Resul-i Ekrem Efendimizin buyurduğu gibi; “Kanaat bitmez, tükenmez bir hazinedir.”
Kanaat, sebeplere teşebbüs ve müracaat açısından değil, neticeye razı olmakla olur. Bir insanın, kendisine verilmiş olan maddî ve manevî cihazları ve kabiliyetlerini inkişaf ettirmek noktasından çalışıp gayret göstermesi ya da zengin olmaya arzulu olması kanaatsizlik değildir. Ama Allah, sa’y u gayret gösterdiği halde hikmeti icabı o kimseye o istediği şeyi ya hiç vermez ya da az bir kısmını verir. O zaman tam teslimiyet ile kanaat etmek gerekir.
Şayet "Benim hakkımdı, neden vermedi?.." diye sızlanılırsa, bu kanaatsizlik olur. Bir hak dava etmek ve sanki onun hakkıymış gibi şikâyet tarzında itiraz etmek ve Allah’ın verdiğini beğenmemek gibi haller kanaatsizliktir, hakkına razı olmamaktır ve kaderi tenkittir.
Sebeplere tam riayet edip üzerine düşeni yaptıktan sonra neticeye razı olmak teslim ve tevekkülün, kanaat ve himmetin alametidir. Bunların zıddı ise hırs ve tembelliktir.
İktisad ise; verilen bu neticeyi yani ihsanı, yerinde ve israf etmeden kullanmaktır. Dikkat edilirse burada para miktarından mal çokluğu ya da azlığından bahsedilmiyor.
İnsanın elindeki mal, para, makam ve zenginlik gibi şeyler fanidir ve imtihan vesilesidir. Her an elinden kayıp gitmeye namzettirler. Ama imanın meyvesi olan tevekkül, kanaat ve iktisad gibi ulvî hasletler birer hazine gibidir. Bu üç haslet kimde varsa, o insan daima mes’ud, huzurlu ve zengindir.
Bu iki reçeteyi uygulayan adam kalbini ve ruhunu geçim derdi ile boğdurmaz. Bütün enerji ve dikkatini dünyaya çevirmez, ahireti ve Allah’ı düşünmeye fırsat bulur.
İnsanların kısm-ı azamı iktisad ve kanaat üzere yaşamadığı için, dünya ve geçim derdine düşmüşler. Maalesef ahireti ikinci ve üçüncü sırada görüyorlar.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü