Risale-i Nur ışığında, "nefsi emmare" ve "şeytan" ilişkisini anlatır mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Nefsin yedi mertebesi vardır:
1-Nefs-i Emmare
Nefs-i emmare; insanın nebati ve hayvani istek ve aruzlarının tamamına denir.
Nefs-i emmâre, şiddetle ve daima kötülüğü emreden ve şehvanî arzulara severek giren nefistir; insana kötülüğü ve bayağı şeyleri emreden en büyük düşmandır. Aynı zamanda insanın terakki ve kemaline hem en büyük engel hem de en mühim vesiledir. Zira rakipsiz ve düşmansız terakki ve tekemmül edilemez. Allah, insanın fıtratına koymuş olduğu istidat çekirdeklerini geliştirip büyütmek için nefsi musallat etmiştir. Nefis bu yönü ile çekirdek olan kabiliyetlerimizi ağaç yapmak için bir yardımcıdır. Aynı zamanda en büyük düşmandır. Zira insan nefsine mağlup olursa, bu kez de tedenniye gider.
Tezkiye-i nefis; nefsin kötülüklerden temizlenmesi, terbiye ve ıslah edilmesidir.
2. Nefs-i Levvame:
Nefs-i Levvame; kendini kınayan, kötülükten vicdanen rahatsız olan nefis. Bu makama yükselen bir abid, günahlardan tövbe eder, kendi kusurlarını görür. Yaptığı hata ve günahlardan dolayı kendisini çok levm ettiğinden (ayıpladığından) dolayı ismine levvame (çok ayıplayan, kınayan) denilmiştir. Cenab-ı Hakk, mealen “Kusurlarından dolayı kendini kınayan nefse de yemin ederim.” (Kıyame Suresi, 2) buyurur.
Bu makamda bulunan bir insan, kötülükleri ayıplar, ibadetten zevk alır. Böylece kendini ucub, gösteriş, fahir ve riyadan kurtarır. Bu tehlikelerden dolayı nefis, daha âli makamlara çıkmayı ister. Bu makamda bulunan kişi, nefsine muhabbet edebilir.
3. Nefs-i Mülhime:
Nefs-i Mülhime; ilhama mazhar olmuş nefis. Nefsin bu makamı, kâmil imana kavuşmanın ilk adımıdır.
4. Nefs-i Mudmainne:
Nefs-i Müdmainne; kötülüğe meyli kalmamış, iyilikleri yapan nefis: Bu mertebeye ulaşan nefis, emir ve yasaklarından zerre kadar ayrılmaz: Her bir sözü ve her fiili Kur’ân’a ve sünnete göredir. Cenab-ı Hak bu merbeye ulaşan kuluna şöyle hitap etmektedir: “Ey Mutmaine olan nefis! “Sen O’ndan, O da senden razı olarak Rabbine dön.” (Fecr Suresi, 28)
5. Nefs-i Râdiye:
Nefs-i Râdiye; Rabbinden razı olmuş nefis. Kahır olsun lütuf olsun, her şeyi rıza ile karşılayan nefis. Bu makama eren nefis, her halinde rızayı ilâhiyi gözetir; teslimiyet ve rıza üzeredir. Allah’tan başka hiçbir şeye meyletmez; Hakk’ın huzuru ile edeb deryasına dalar ve duası asla reddolunmaz.
6. Nefs-i Mardiye:
Nefs-i Mardiyye; kendisinden razı olunan, Rabbi katında makbul nefis. Hataları affetmek, ayıpları örtmek, kimse hakkında su-i zan etmemek, herkese lütuf ve şefkat göstermek gibi sıfatlarla muttasıftır. Nefs-i mardiyye makamına gelen kâmil bir insan, seçilmişlerin seçilmişi, nur menbaı ve sırların hazinesidir.
7. Nefs-i Kâmile
Nefs-i Kâmile; süzülmüş, katışıksız, temiz nefis: Evliyalık makamının en büyük derecesidir. Nefs-i kâmile makamına gelen kişinin her hareketi taat ve ibadet üzeredir. Onun yüzünü gören kişinin kalbine Allah’ın zikri ve fikri gelir ve huzura kavuşur. Allah’ın emir ve yasakları ona çok kolaydır. Nefs-i kâmile sahibi tam kemale ermiştir.
Üstad yukarıda anlatmaya çalıştığımız hususu şu ifadeleri ile hulasa etmektedir:
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ - اِنَّ النَّفْسَ َلاَمَّارَةٌ بِالسُّوۤءِ
"Meâli: 'Nefis daima kötü şeylere sevk eder.' âyetinin, hem de اَعْدٰى عَدُوِّكَ نَفْسُكَ الَّتِى بَيْنَ جَنْبَيْكَ mânâ-yı şerifi: 'Senin en zararlı düşmanın, nefsindir.' hadisinin bir nüktesidir."
"Tezkiyesiz nefs-i emmâresi bulunmak şartıyla, kendi nefsini beğenen ve seven adam başkasını sevmez. Eğer zâhirî sevse de samimî sevemez; belki ondaki menfaatini ve lezzetini sever. Daima kendini beğendirmeye ve sevdirmeye çalışır. Ve kusurunu nefsine almaz, belki avukat gibi kendini müdafaa ve tebrie eyler. Mübalâğalarla, belki yalanlarla nefsini medih ve tenzih ederek, adeta takdis eder ve derecesine göre, مَنِ اتَّخَذَ اِلٰـهَهُ هَوٰيهُ âyetinin bir tokadını yer."
"Temeddühü ve sevdirmesi ise, aksülâmelle istiskali celb eder, soğuk düşürtür. Hem amel-i uhrevîde ihlâsı kaybeder, riyâyı karıştırır. Âkıbeti görmeyen ve neticeleri düşünmeyen ve lezzet-i hazıraya müptelâ olan hisse ve hevâ-yı nefse mağlûp olup, yolunu şaşırmış hissin fetvâsıyla, bir saat lezzet için bir sene hapiste yatar. Bir dakika gurur veya intikam yüzünden on sene ceza görür. Adeta, ders aldığı Amme cüz’ünü birtek şekerlemeye satan havâi bir çocuk gibi, elmas kıymetinde bulunan hasenâtını, hissini okşamak için ve hevâsını memnun etmek için ve hevesini tatmin etmek için, ehemmiyetsiz cam parçaları hükmündeki lezzetlere, enâniyetlere vesile edip, kârlı işlerde hasâret eder."(1)
Diğer yandan nefsin insanı zorladığı en mühim husus; fikrî şüphe ve şeklerden ziyade, hissi aşırılıklardır. Fikri olarak insanı zorlayan ve bunaltan şeytandır. Zaten nefis şeytanın telkin ve talimatı ile hareket eden bir asker gibidir. İnsanın nefsinde şek ve şüphelerin oluşmasını temin eden şeytandır. Şeytan nefsin hocası ve rehberi hükmündedir. Üstad Hazretleri bu manaya şu şekilde işaret ediyor:
"Hem insandaki nefis ise, şeytanı her vakit dinler. Kuvve-i şeheviye ve gadabiye ise, şeytanın desiselerine hem kabile, hem nâkile iki cihaz hükmündedir."(2)
Dipnotlar:
(1) bk. Lem'alar, Yirmi Sekizinci Lem'a, Yedinci Nükte.
(2) bk. Lem'alar, On Üçüncü Lem'a, Beşinci İşaret.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü