Risale-i Nur'da, "Akıl ve kalbin imtizacıyla hakikata vasıl olunuyor." Peki, aklın ağır bastığı insanlar ne vasıflar taşıyor, kalbin ağır bastığı insanlar hangi hususiyetlere sahiptirler?
Değerli Kardeşimiz;
Allah, her bir insanı ayrı bir fıtratta ve istidatta yaratmıştır. Bazılarında akıl, bazılarında kalb, bazılarında da his ağırlıklıdır. Fakat bu vasıflar imtihanı kazanmaya ve marifet mertebeleri kat’etmeye mani şeyler değildir. Bütün insanlarda bu hususiyetler mevcut olmakla beraber; nisbî olarak farklılık arz edebilirler. Yani akılsız, kalbsiz ve hissiz insan olmaz. Ancak bazı insanlarda bu hasselerin bazıları öne çıkar diğerleri ise geride kalabilir.
Fıtrattan gelen bu vasıflara karşı marifet iktisabında da Cenab-ı Hak farklı yollar açmıştır. Mesela tasavvuf, kelam, hikmet gibi yollar; farklı hususiyetler taşıyan insanların terakkileri için vesileler ve imkânlardır.
Aynen mesleklerde olduğu gibi. Mesela bir insanın ticarete istidadı var ise, iş yeri açar. Eğitime istidadı var ise, eğitim- öğretim işi ile uğraşır. San’ata istidadı var ise; o manada çalışır ve gelişir. Burada mühim olan, hak bir gayeye doğru yollarla gitmek ve kavuşmaktır.
Aklî melekesi ileri olanlar marifette ve ilimde yol kat’eder. Kalbi ön planda olanlar tasavvuf mesleğine meyyaldirler. Fikir ve düşünce noktasında ileri olanlar da hikmet ve felsefe yolunu tutarlar. Diğer meslekleri bunlara misal olarak verebiliriz.
Manevî terbiye ve marifette inkişaf, asırlarca ekseriyetle bu şekilde cereyan etmiştir.
Ancak Cenab-ı Hak; bazı zamanlar en maksud tarz olan; akıl ve kalbin müşterek hareketi dediğimiz cadde-i kübrayı ihtiyaca binaen açmaktadır. Bu ise; sahabe mesleğidir. Bu meslek ve cadde; sadece sahabelere müyesser olmuş, bir de âhirzamanda Hz. Mehdi’nin cemaatine nasip olacaktır.
Bu meslekte dahi yine de yüzde yüz akıl ve kalb paralel olarak gitmez. Her şahsa göre bir vasıf ön plana çıkabilir. Ancak bu durum, diğer asırlarda ve zamanlarda olduğu gibi ayrı ayrı farklı meslekler tarzında değildir.
Demek ki her insan istidat ve kabiliyetine göre marifette mertebe kat’etmek için; hak olan herhangi bir mesleği ve yolu tercih edebilir. Bu tercihler aklı ön planda tutanlarda ilmi ve irfanı inbisat ettirir; mantık, muhakeme ve fikir inkişaf eder.
Kalbi esas alanlarda ise; hal, fiil, murakabe, dâhilî muamele ve ruhun latifelerini açma ve inkişafına medar olur. Bu yolda evrad, ezkar, ibadet ve meamelat birinci derecede esas alınır. Bunlara azamî derecede itina gösterilir.
Ancak kim hangi yolu tercih ederse etsin, şeriatın hukukuna azamî derecede riayet esas olup, maksad ise i’la-yı kelimetullah, marifetullah ve muhabbetullahtır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Evet Allah her insanı ayrı fıtratta yaratmıştır. Altı milyar insan varsa altı milyar mizaç var altı milyar imtihan var. Farkılılıklar bundan tevellüd ediyor. Turnusol kağıdını asite batırınca mavi, baza batırınca kırımızı olur. Kağıt aynı fakat orada o, burada bu şekli alıyor. Keza hakikatlar aynı fakat her insanda tecellileri farklılık arzediyor. İşte bu farklılıkları yönetmek çok önemli. Yani herkese her şeye şamil bir eser lazım ki, herkesi fıtratına muvafık mecraya sevkedebilsin. Yoksa aslında Nakkaş-ı Ezelinin nihayetsiz cilve-i esmasının teşahhusları olan bu farklılıklar, ihtilaflar sorun, sıkıntı kaynağı olabiliyor. R.N'un beni en meftun eden yönlerinden birisi bu. Kimde hangi istidatların olduğunu, kimin hakikata nasıl vasıl olacağını ortaya koyabiliyor.