Risale-i Nur'ları bir kere okumak yeterli mi, hayat boyu okunması mı gerekir? Hangi konuları daha sık okumak gerekiyor?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Risale-i Nurlar iman hakikatleri olduğu için, ekmek ve su mesabesindedirler; daima lazımdırlar, terki tehlikeli olur. Bu yüzden, Risale-i Nurlar ömür boyu okunması gereken eserler sınıfındandır.

İnsan acıktığında ekmek yer, susadığında ise su içer; eğer yiyip içmez ise, beden gıdasız ve susuz kalacağı için, önce zayıf düşer sonra hastalanıp ölür. Demek ekmek ve su insan bedeni için hayati bir öneme sahiptir. Birisi; "Ben ekmeğe ve suya muhtaç değilim" dese de bu ekmeğin ve suyun kıymetine bir zarar vermez.

Ekmek ve su gibi gıdalar insanın hayatını devam ettirebilmesi için ne kadar elzem ise, Risale-i Nur'un üzerinde ısrarla durduğu iman hakikatleri de insanın ruhu, kalbi ve manevî duyguları için bir o kadar lüzumludur.

Risaleler, marifetullah ilmini ihtiva eden bir eserdir. Tabiri diğerle ruhun gıdasıdır. Gıda ise tekrar ister.

Mesela, sabah kahvaltısı yaptığımız halde öğle ve akşam yemeklerini tekrar yeriz. Bu durum her gün devam eder. Zira hayatımızı devam ettirmemiz için beslenmemiz lazımdır. Zira bedenin gıdasıdır ve enerjisi yemek ve içmektir. Aynen öyle de Kur'an-ı Kerim ve onun anlaşılmasına vesile olan tefsirler de insan ruhunun gıdası ve enerjisidir. Bedenin maddî gıdalara ihtiyacı olduğu ve bu ihtiyaç sürekli tekerrür ettiği gibi, insanın ruhunun manevî gıdalara her an ihtiyacı vardır. Gıdasız kalan beden kuvvetten düşer ve çeşitli hastalıklara maruz kalır. Aynı şekilde manen gıdasız kalan kalbimiz de ölür.

Ama belli mevzular vardır ki, daha çok ve sık okumak lazımdır. Bu konu hakkında Üstadımızın aşağıdaki linkteki mektubunu, istifadenize sunuyoruz.

- Kastamonu Lahikası, 34. Mektup

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 7.653
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Nurun fedaisi

RİSALE-İ NUR'LARIN OKUNMASININ EHEMMİYETİNE DAİR BİLGİ VERMEK İSTİYORUM. BU ŞEKİLDE Risale-i Nur eserlerini bir kere okumak yeterli midir? SUALİ CEVAP BULUR İNŞALLAH..
Bilindiği gibi, bölünme maddiyat için geçerlidir, nur ve nuranilerde bölünme olmaz. Okunan bir Fatiha milyonlarca kişiye bağışlanır, hepsine aynen ulaşır. Cemaatle kılınan namazdan hasıl olan 27 kat sevap için de bir bölünme söz konusu değildir, herkes cemaat sevabını yine 27 kat olarak alır. Şu var ki, aynı tecelliden herkesin istifadesi bir değildir. Aynalar büyüdükçe ve parladıkça edinilen fayda da artar. İşte aynamızı büyüten sebepleri Üstat Hazretleri, Kastamonu Lahikası ’nda şöyle dile getiriyor: “Risale-i Nur dairesinde sadakat ve hizmet ve takva ve içtinab-ı kebair derecesiyle o ulvî ve küllî ubudiyete sahib olur. Elbette bu büyük kazancı kaçırmamak için takvada, ihlasta, sadakatta çalışmak gerektir.” Bu faktörlerin hepsi, Risale-i Nur ’un okunmasıyla yakından ilgilidir. Okumada davamlılık esastır. Bir hadis-i şerifte bildirildiği gibi, “Amelin hayırlısı az da olsa devamlı olandır.” Nurları okuma konusunda da bu hadis-i şerife ittiba ederek her gün okuyabileceğimiz asgari miktarı belirlememiz ve en ağır şartlarda bile ondan asla vazgeçmememiz çok önemlidir. Tatillerde, özel okuma programlarında bu rakam geçici bir süre için artırılır, şartlar eskisine avdet ettiğinde yine belirlenen o asgari miktar üzerinden okumaya devam edilir. Bu konuda Üstad Hazretleri’nin şöyle bir tavsiyesi ve müjdesi var: “Hiç olmazsa işleri ve vazifeleri olmadığı vakitlerde, beş-on dakika dahi olsa Risale-i Nur’u okumak veya dinlemek veya yazmak cihetiyle bir miktar meşgul olsalar, hakikî talebe-i ulûmun sevaplarına ve şereflerine mazhar oldukları gibi, ihlâs risalesinde yazılan beş nev’i ibadete de mazhar olurlar.” — Emirdağ Lâhikası, 2 Şahs-ı maneviye dahil olup ondan istifade etme hususunda nurlarda çok harika bir misal daha var: Bir kimse elindeki telefon makinesini bir kablo ile ana şebekeye bağlamakla bütün dünyadaki dostlarıyla rahatlıkla görüşebilir. İşte biz de ders okumakla ve toplu derslere iştirak etmekle dünya çapındaki o muhteşem hizmet şebekesine bağlanmış oluyoruz. Okumayı ve hizmeti bırakmak o bağın kopmasına ve o istifadenin azalmasına yahut kaybolmasına netice verebilir. Risale-i Nur ’u okumanın çok önemli bir yönü de şu ifadelerle dikkatimize sunuluyor: “Çok emarelerle anlamışız ki: Bu ulûm-u imaniyedeki fetva vazifesiyle tavzif edilmişiz.” “Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatlı bir alimi olabilir.” — Lem’alar Okumaktan maksat ilim elde etmek, ilimden gaye de amel etmek ve başkalarına faydalı olmaktır. Nurları daha iyi anlamamız ve bunun sonucu olarak da daha çok hizmet etmemiz konusunda Üstad’ın şöyle bir tavsiyesi var: “Nur şâkirtleri mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir dershane-i Nuriye açmak lazımdır. Gerçi herkes kendi kendine bir derece istifade eder, fakat herkes herbir meselesini tam anlamaz.” — Emirdağ Lahikasi,1 Bu ifadelerde özel okuma yanında karşılıklı mütalaa ve müzakerelerde bulunmaya ve birbirimizden istifade etmeye de teşvik vardır. Kendisini böylece yetiştiren bir Nur Talebesi iman hakikatleri konusundaki bütün sorulara rahatlıkla cevap verebilir. Çünkü bu soruların cevapları Nur Külliyatında vardır. Onun görevi bunları anlamak ve muhtaçlara anlatmaktır. “Bu zamanın mühim, hakikatlı bir alimi olabilir.” ifadesinden açıkça anlaşıldığı gibi, bu zamanın sorularına nurlardaki hakikatleri bilmeksizin cevap vermek mümkün değildir. İmanda zaafa düşen, şüpheler içinde bocalayan bir kişiyi zikir ve tespihle tedavi edemezsiniz. Onu fıkhî hükümlerle korkutarak da kurtaramazsınız. Onu ancak Risale-i Nur ’daki hakikatlerle ikna edebilir ve kurtarabilirsiniz. Çünkü Nurlar hem kalbi tatmin, hem aklı ikna edecek tarzda kaleme alınmışlardır. Zaman teslimiyet zamanı değil, nedenler niçinler zamanıdır. “Ehl-i velayetin amel ve ibadet ve sülûk ve riyazetle gördüğü hakikatlar ve perdeler arkasında müşahede ettikleri hakaik-i imaniye, aynen onlar gibi Risale-i Nur ibadet yerinde, ilim içinde hakikata bir yol açmış; sülûk ve evrad yerinde, mantıkî bürhanlarla ilmî hüccetler içinde hakikat-ül hakaika yol açmış” — Emirdağ Lahikası, Muhtaçların imanını Nurlar’la kurtarma görevi bizim için bir ihsan-ı ilahidir. Üstad Bediüzzaman, “hayat-ı içtimaiye-i ümmete dair hizmetlerle siyaset-i İslamiye sahasındaki hizmetlerin iman hizmeti yanında ancak onuncu derecede kalacağını beyan ediyor (Kastamonu Lahikası). Onun için biz de iman hizmetinin değerini kendi iç alemimizde daima birinci derecede tutmak durumundayız. Bunun yolu Nur Risaleleri ’ni sürekli okumaktan ve Nur hizmetiyle ilgimizi devam ettirmekten geçer.
İSTİFADE ETMEMİZ DİLEĞİYLE.. SELAM VE DUA İLE.. 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...